Küçük çocuklara sorarlar:

“En çok anneni mi seviyorsun, babanı mı?”

Zor sorudur.

Doğal olarak anneye daha yakındır aslında, ama kimi zaman “annemi” der çocuk, kimi zaman da “babamı”…

Can Yücel ise, “Ben hayatta en çok babamı sevdim” demiş.

Öyle güzel anlatmış ki babaya hasretini…

Belki de bu hasret, baba sevgisini daha da derinleştirmiş yüreğinde.

Babalarımız…Çatık kaşlarının altında gizledikleri sevgileriyle, bizler için özverinin simgesi olan değerli varlıklarımız…

Bu anlamlı günde babasına sevgisini, saygısını sunabilecek olanlara ne mutlu…

Ancak ruhuna bir Fatiha yollayabildiklerimizi de, şükranla anıyoruz, aziz hatıraları önünde saygıyla eğilerek…

*

Bu duygu, dini, ırkı, mezhebi, siyasi görüşü ne olursa olsun, herkesi aynı noktada buluşturan bir duygu değil mi?

Baba sevgisinin karşılığı, toplumun değişik katmanlarında birbirinden farklı mı?

Öyleyse neden, herkes birlik, beraberlik, kardeşlik, toplumsal barış, hoşgörü türküleri söylüyor da, bu kavramlar gerçek anlamda bir türlü hayata geçirilemiyor?

Babalar Günü, işte bunu düşündürüyor insana…

*

Ülkemizin yeteri kadar sorunu var.

Bunları aşmanın yolunun, birlik ve bütünlükten geçtiğini de çok iyi biliyoruz.

Niye bunu somut olarak başaramıyoruz?

Mübarek Ramazan ayında, babalarımıza minnet ve saygımızı sunduğumuz veya rahmetle andığımız şu günde, ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyduğumuz ulusal birliği de bir kez daha hatırlamamız gerektiğini düşündüm.

Büyüklerimize saygı yanında, gelecek kuşaklara karşı da sorumluluğumuzun gereği olarak…

*

Biliyoruz ki, farklılıklarımız zenginliğimizdir.

Hiç kimse, bizim gibi düşünmek, dünyaya bizim penceremizden bakmak zorunda değildir.

Ortak paydamız, vatan-millet sevgisidir; birlikte ileri hedeflere ulaşma idealidir.

Birbirimizi anlamaya çalışarak, kenetlenerek daha güçlü olacağımızı ve sorunlarımızın üstesinden gelebileceğimizi elbette hepimiz biliyoruz.

Babalar Günü’nde bu dilekleri bir kez daha paylaşmak geldi içimden.