UNUTTUĞUMUZ BİR ŞEY DAHA VAR!

Atatürk dâhil Cumhuriyeti kuran paşaların hepsi OSMANLI PAŞASIDIR. Devlet ricalinde ki yüksek rütbeli memurların hepsi OSMANLI AYDINIDIR. Müslim, gayrimüslim fark etmez yazan, çizen, gazete ve dergi çıkaran münevver zevatın hepsi OSMANLI TERRBİYESİ ALMIŞ insanlardır. Ortada bir tek ATATÜRK var sananlar şiddetle yanılıyorlar. Ayasofya’nın müze olması kararı asla bir kişinin kararı değildir. Ki zaten Atatürk daima istişare ederek karar veren bir liderdir. O çağın, o anın, o vaziyetin içinde bulunup kırk yaşını aşmış bir OSMANLI AYDINI İstanbul’a bir müze lâzım ise kesinlikle AYASOFYA’YI teklif ederdi. Olayı tek kişiye, dine ve din düşmanlığına bağlayanlar noksan düşünüyorlar. Osmanlı Devleti bir imparatorluk idi. Tebaası içinde Müslim gayrimüslim herkes vardı. Ayırımsız herkes sadrazam bile olabilirdi. Padişah ve devlet erkânı (yani bütün Osmanlı yetkilileri) birbirine sen Müslimsin, sen gayrimüslimsin gözü ile bakmıyordu. ÇERKEZ ETHEM’DE Osmanlı idi. Aslı Polonya doğumlu, asıl adı AlfredBilinskyolan Amerikan Büyükelçimiz AHMET RÜSTEM BEY de Osmanlı idi. SOKULLU MEHMET PAŞA da Osmanlı idi. Kaptan-ı Deryamız BARBAROS HAYRETTİN PAŞA, Çağlan üstü kabiliyet MİMAR SİNAN ve Dışişleri Bakanımız GABRİYEL NORADUNKYAN; Paşa ve Dış İşleri müsteşarı ARTİN DATYAN, Mareşal ve Posta/Telgraf Bakanı GARABET DAVUT, Mareşal ve hazine bakanı OHANNES KUYUMCUYAN,Türk Dil Kurumu Başkanı AGOP DİLAÇAR, …,

…,hepsi birer OSMANLI idi. Büyükelçilerimizin yarıdan çoğu Gayrimüslim idi.

Osmanlı Devletinin ayırım yapmayan yönetimi, Osmanlı tebaasının tamamına eşit davranıyordu. Bu bağlamda gayrimüslim tebaanın kilisesi ile Müslim tebaanın camisi arasında fark yoktu. Osmanlı Devletinde hasetsen (özellikle) dincilik yoktu. Cuma günü Müslümanlar sessizce efendi efendi camisine gider gelirdi. Cumartesi günü Museviler sessizce efendi efendihavrasına (Sinagog) gider gelirdi. Pazar günü Hıristiyanlar sessizce efendi efendikilisesine gider gelirdi. Ermeniler’i ve Süryaniler’i ister istemez etnik kimliği ile andık de. Çünkü aslı Gregoryen olan Ermeniler Osmanlı topraklarında her bölgeye dağılmıştı. Müslüman, Hıristiyan, Ortodoks olanları vardı. Süryanilerin içinde de her dinden olan Süryani vardı. Onlar da kendi ibadetlerini huzur içinde essizce efendi efendi kendi ibadethanelerinde yapıyordu. Osmanlı idaresinde din ve mezhep çatışması olmamıştır. Çünkü Osmanlı devleti ta o zaman lâik, demokrat ve liberal idi.

Zaten Osmanlının parçalanmasının sebebi din çatışması değildir. 1789 İhtilâli ile ortaya çıkan IRKÇILIK AKIMIDIR. Irkçılığı ve ırkî isyanları ilk başlatanlar Yunanlılar ve Ermenilerdir. Hâlbuki ne kadar rahatta ve huzur içinde idiler!

Yani Cumhuriyeti kuran Osmanlı paşaları böyle bir imparatorluk ve hoşgörü şuuruna sahip idi din ve ırk saplantıları yoktu. Cami de, de, dergâh da, kilise de, havra da, sinagog da, manastır da, Osmanlı tebaası için aynı öneme sahipti. Biri diğerinden üstün değildi. (1) Ayasofya Camiinin Müze yapılmasında, Müslüman’ın malı, Hıristiyan’ın malı diye düşünülmedi. İstanbul’a müze yapılacak, en uygunu hangisidir diye düşünüldüğüne inanıyorum. Müslümanları veya Hıristiyanları horgörme yok.Türkiye Cumhuriyetinin inşasında buna çok dikkat edildiğini görebiliriz. Dün savaştıkları her ülkeye dost elini uzatmışlardır.Savaşsız ve tamamen kalkınmaya yönelik bir Türkiye inşa etmişlerdir.

&

Yaşanan onca savaşla rağmen, yaşanan onca iç isyanlara rağmen, yaşanan onca Ermeni ve Rum ihanetlerine rağmen o tarihe göre LÂİK- DEMOKRATİK- PARLAMENTER –ÇAĞDAŞ- MODERN veHUKUK DEVLETİNİ inşa edebilmişlerdir. Bunlar kolay işler değildir. Kolay da olmamıştır. Yüz yıl sonra şimdi ahkâm kesenler o tarihte yaşıyor olsalardı ne düşünürlerdi acaba?

Yukarıda zikrettiğimiz “Cumhuriyeti kuran Osmanlı paşaları böyle bir imparatorluk ve hoşgörü şuuruna sahip idi din ve ırk saplantıları yoktu” demek ırkçılığın köpürdüğü ve hain Avrupa’nın bilerek köpürttüğü ırkçılığa rağmen; …, Atatürk ve değerli TBMM mensupları, tüm halkı ilgilendiren,ulvî ve ülkesel olayda ırk ve din şartlanmasına kapılmadılar demektir.

İnsanî, vatanî ve tümden halkı ilgilendiren durumlar karşısında; kendi şahsî, cüz’i, kısmî ve bölgesel kanaatlerinden, isteklerinden vazgeçmesini bilen insanlardı.

(SÜRECEK)

(1) Ancak padişahların kendi adına veya hanımı, kızı adına cami yaptırdıklarını biliyorum. Gayrimüslim tebaa için kilise yaptıklarını duymadım.