Bu ülkede hem popüler hem de iktidar olmanın tek yolu halkı avlamayı iyi bilmekten geçiyor.

       Olaylara ve olgulara nesnel yaklaşan yazarlar, siyasetçiler ve sanatçılar toplumun gönlünü kazanamaz. İllaki bir düşüncenin, idealin ve kesimin kuyruğuna takılmak zorunluluktur.

       Popüler olmak taraf olmakla mümkündür.

       Bugün en tepedeki köşe yazarlarımızın oraya tırmanırken ve orada kalmak için hangi dala tutunduklarını görmek özel bir çaba gerektirmiyor.

       Türk toplumu her konuda alışkanlıklarını, düşüncelerini, yaşam biçimlerini kolay kolay değiştiremeyen muhafazakar bir karaktere sahiptir. Çoğumuzun kendimizi bildiğimiz andan itibaren tuttuğumuz bir parti, okuduğumuz bir gazete ve vazgeçemediğimiz değerler vardır. Bu saplantılardan kurtulmak ve karşıt görüşlerin de haklı yanları olabileceğini düşünmek gibi bir zahmete girmek gereksizdir. Bu nedenle, bizim gibi düşünen, bizim duygu ve düşüncelerimize tercüman olan yazarları, sanatçıları ve siyasetçileri (dolayısıyla bu siyasetçileri bünyesinde barındıran siyasi partileri) zirveye taşımayı görev biliriz. Yani halkı avlamayı becerebilenleri halk baş tacı yapar.

       Halk avcılarının çok şey bilmesine ve donanımlı olmasına hiç gerek yoktur. Kuyruğuna takıldığı toplum kesiminin hassasiyetlerini görüp, nabza göre şerbet vermek yeterlidir.

Toplumu, öne çıkan düşünce akımlarına göre kategorize edersek, Laikler, muhafazakarlar, azınlıklar, milliyetçiler, sağ ve sol radikal gruplar olarak sınıflandırmak mümkün.

       Bu sınıflandırma garibinize gitti belki de…

       Burjuvalar, muhafazakarlar, liberaller, sosyal demokratlar vs. gibi ideolojik bir sınıflandırma yapılması gerektiğini düşünebilirsiniz ama maalesef ülkenin bugün geldiği bu noktada ideolojik çizgiler silikleşmiştir. Bu nedenle de toplum kesimlerini ideolojilerini temsil eden kavramlar içinde tarif etmek ve aidiyet yüklemek rasyonel görünmüyor. Çünkü Sosyal Demokratlar, sosyal demokrat ekonomiyi ve siyaseti savunmuyor, Laisizm ve Kemalizm’in savunusunun mücadelesini veriyor. Sosyalist olduğunu iddia eden sanatçılar, yazarlar ve politikacılar ırkçı ve milliyetçi partilerin kuyruğuna takılmış. Ortaçağ özlemi içinde yaşayan muhafazakarlar kendi burjuvalarını yaratmışlar. Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etme hakkı için mücadele ettiklerini savunan etnik ve radikal sol gruplar çözümün etnik temelde hak talep etmekte değil emekçileri ve yoksulları ezen ekonomik sistemin değişmesinde olduğu gerçeğini unutup tabanın ırkçı taleplerine alkışa durmuşlar. “Dini bütün” halkı avlayarak iktidar olanlar, ilahi adaleti egemen kılacakları söylemiyle kayıklarını doldurmuşlar ve kendi burjuvalarını yaratmışlar. Böyle karmaşık bir iç içe geçmişliğin yaşandığı ülkede ideolojik kategorileştirme yapmak nasıl mümkün olabilir?

       Söylemler farklı, icraatlar ve gidişat farklı…

       Bu bağlamda değerlendirildiğinde kurnaz halk avcılarının popülarite ve iktidar kazanımları hiç de şaşılası bir olgu değil…

       Yeni yetme köşe yazarları iktidar yalakalığını içlerine sindiremeyecek kadar onurlu olabilselerdi bugün adları bile duyulmayacaktı.

       Yazılı ve görsel medyada sivrilmenin yolu ya iktidarın ve onun avladığı halk kesiminin yandaşı görünmekten ya da karşısında olmaktan geçiyor.

       Eğer iktidar yanlısıysanız iktidarın tüm icraatlarını kayıtsız şartsız desteklemek zorundasınız, eğer muhalefetseniz iktidarın tüm icraatlarına karşı olmak zorundasınız. Çünkü toplum nesnellik diye bir kavram tanımıyor. Laikliğe, Kemalizm’e ve Ulusalcılığa tutunarak zirveye tırmanan “saygıdeğer yazarlar” iktidarın olumlu icraatlarını bile savunamıyorlar.     Aynı şekilde var olmalarını iktidar yalakalığına borçlu yazarlar da olumsuz icraatları eleştiremiyorlar. Çünkü olaylara ve olgulara nesnel yaklaştıklarında tutundukları dalların nasıl birer ikişer kırılacağının ve zirveden yuvarlanacaklarının farkındalar.

       Halk Avcılığıyla popüler olmayı reddedenler ve halk avcılığını onursuzluk sayan siyasetçiler, yazarlar ve sanatçılar zirvenin eteklerinde dolaşıp bu traji- komik popülistlerin oportünist şaklabanlıklarına katılarak gülüyorlar…

       Halk onları zirveye taşımasa da, gerçek dostlarının onlar olduğunu bilmese de onlar için bunun hiç önemi yok.