Cumhuriyet bugün 99 yaşında. Tam 99 yıldır Cumhuriyet karşıtlığı kırılmadı, kırılamadı. Tam 99 yıldır Atatürk düşmanlığı yok edilmedi, edilemedi. Öyle ki bu düşmanlık, heykellerine saldıracak kadar kin, öfke ve nefretle dolduruldu.

Daha geçtiğimiz günlerde, 3 Şubat 2022 günü Samsun’da yaşandı.

Milli Mücadele’nin ilk adımının atıldığı Samsun’da, Samsun'un simgesi ve Atatürk’ün şahlanmış at üzerinde betimlendiği anıta halat bağlandı. Halatın diğer ucu otomobile bağlandı. Çekilerek yıkılmak istendi. Halat kopunca saldırganlar olay yerinden kaçtı.

Ve de bu saldırı, belki de ilk kez her kesimden büyük bir tepki aldı.

Ama aşağıda da görüldüğü gibi bu saldırılar her yıl yaşanır olmuştu.

* * *

7 Temmuz 2021’de Bursa’da saldırı…

Bursa Heykel Meydanı'ndaki Atatürk heykeline, bir kişi elindeki balta ile saldırdı. Saldırgan şahıs kaidede bulunan yazıları tahrip etti.

28 Mart 2021’de Tekirdağ'da saldırı…

Tekirdağ'ın Marmara Ereğlisi İlçesi’nde, Nizamettin Demirdöven İlkokulu'nun bahçesinde bulunan Atatürk heykeline, boya ile ağır hakaret içerikli yazılar yazıldı.

23 Aralık 2020’de Antalya'da saldırı…

Saldırgan, Antalya’nın merkez ilçelerinden Döşemealtı ilçesi Dağbeli Mahallesi meydanındaki Atatürk heykelinin bacak kısmını kırdı. Ardından aynı mahalledeki Dağ Ortaokulu'nun bahçesindeki Atatürk büstünü yerinden söktü ve attı.

28 Nisan 2019’da Kilis’te saldırı…

Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı üzerindeki “K. Atatürk” imzasının “Atatürk” kısmı, tahrip edilerek yok edildi.

13 Kasım 2018’de Adıyaman'da saldırı…

Adıyaman'da, Atatürk heykelinin üstüne çıkan ve madde bağımlısı olduğu anlaşılan şüpheliyi linç edilmekten polis kurtardı.

* * *

Ve de 2017’de art arda yapılan saldırılar:

30 Temmuz 2017’de Siverek'te saldırı...

Seyyar satıcılık yapan bir kişi, “Dinimizde putperestliğe yer yoktur” diye bağırarak Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk heykeline elindeki tahra ile saldırdı. Jandarma tarafından engellendi, polise teslim edildi.

19 Ağustos 2017’de Diyarbakır'da saldırı...

Diyarbakır'da Şeyh Sait Meydanı'ndaki Atatürk heykeline, 30 yaşındaki bir kişi çekiçle saldırdı. Yakında bulunan polisler müdahale etti, saldırgan gözaltına alındı.

Ama heykelin kol ve göğüs bölgesi büyük ölçüde hasar gördü.

22 Ağustos 2017’de Sakarya'da saldırı...

Demokrasi Meydanı'nda bulunan Atatürk heykeline yaklaşan bir kişi, elindeki tiner şişesini yere dökerek ateşe verdi. Sonra da elindeki baltayla heykele saldırdı. Heykelin etrafına toplanan halk baltalı saldırgana müdahale etti.

24 Ağustos 2017’de Mersin'de saldırı...

Elinde bir sopa ile Devlet Hastanesi'ne gelen bir kişi, bahçede bulunan ve kaidesinde “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözlerinin bulunduğu Atatürk büstünü parçaladı.

26 Ağustos 2017’de Eskişehir'de saldırı...

Şahin Caddesi'nde belediye binası önündeki heykelin kaidesindeki “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” yazısı sprey boya örtülüp üzerine çarpı işareti konuldu.

Ve 7 Ekim 2014’de İstanbul Esenyurt'ta saldırı…

Esenyurt Belediyesi önünde bulunan Atatürk'ün şaha kalkmış bir at üzerindeki heykeli ateşe verildi.

Ve de diğer saldırılar…

Eğer bu saldırılar listelenirse 1951’de Kırşehir’deki saldırıya kadar gittiği görülür.

* * *

Peki, bu saldırılar neden, amacı nedir?

Konuyu, “saldırıları yapanlar akli dengesi yerinde olmayan kişi ya da kişiler” diyerek geçiştirmek mi gerekir ya da ciddi ciddi bir sorgulamak mı gerekir?

Herhalde ciddi ciddi bir sorgulanması gerekir.

Özellikle de bu saldırganlığı tetikleyen siyasal iklimin sorgulanması gerekir.

Ve bu sorgulama, ülkeyi yönetmek isteyen tüm siyasetlerin mutlak kaçınılmaz bir görevi olmalıdır.

Çünkü bu ülkede iki hassasiyet çok yüksektir. Din ve Atatürk…

Ve de bilinir ki, bu toplumda dindeki hassasiyet ve Atatürk için duyulan hassasiyet provokatörler tarafından hep kullanılır olmuştur.

Yani bir yandan laik-Kemalist kesim tahrik edilirken, diğer yandan da muhafazakâr kesim tahrik edilir olmaktadır.

Sanki toplumda yeni bir öfke patlaması inşa edilmek istenmektedir.

Elbette bu eylemler, yapanlardan daha çok yaptıranlar tarafından kullanılan toplumsal kışkırtmaya yönelik bir araç olmuş ve olmaktadır.

Üstelik bu hassasiyetler, siyasette de bir araç olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır.

İşte görülmesi gereken asıl sorun budur.