Bugün üstünde yaşadığımız aziz yurdumuzun ve asil milletimizin, yani Türk toplumunun ekonomik ve sosyal olarak bir çok sıkıntıları ve çözüm bekleyen sorunları vardır.

Bu sıkıntıların ve musibetlerin en kötüsü ise milletimizin huzurunu kaçıran, yüreklerini yakan, milli gelirimizin ve gücümüzün boşa harcanmasına sebep olan, muasır medeniyet seviyesine ulaşmamızı ve gelişmemizi engelleyen “terör” belasıdır ve bu en büyük sorundur.

Bu yüce millet, tarih boyunca özellikle de son senelerde çok büyük maddi ve manevi zararlar çekmiştir terörden. Masum insanımız, polisimiz, askerimiz, emniyet ve asayiş güçlerimiz ve halkımız, hayatlarının baharında, çiçeği burnunda gençlerimiz teröre kurban edilmiştir. Yüreklerimiz yanmış, ana kucaklarına, baba ocaklarına ateşler düşmüştür. Terör canlarımızı almış, yüzlerce şehidimizin kanları akmıştır. Bütün bunların sebebi terörizmdir.

Kahrolsun terör.

Peki, terör nedir ve niçin yapılır? Genel anlamda terör, tedhişçiliktir. Yani, dehşet saçma, şaşırtma-korkutma, yıldırma, sindirme, bezdirme, usandırma, endişeli, tedirgin bir toplum haline getirme, kargaşa ve kaos ortamı yaratma yolu ile milleti birbirine düşürme hareketidir. Terörün metodu ise; toplumun yaratılıştan gelen veya sonradan oluşan farklılıklarını kullanarak, toplumun iç dinamiklerini kötüye kullanarak din, dil, ırk, etnik köken, cemaat, cemiyet, mezhep, meşrep, tarikat gibi toplumun dinamizmini ayrıştırarak, kutuplaştırmak suretiyle toplumu ayakta tutan birlik, beraberlik, kardeşlik, yurtseverlik, vatandaşlık bağlarını zayıflatmak veya koparmak suretiyle, şiraze denen ana bağımızdan bizleri ayırmak, böylece iç ve dış düşmanların kurdukları tezgâhlarla bu milleti bölüp parçalamak amacı ile yapılan,  toplu katliamlar, canlı bombalarla eylemler yaparak yüreklerimizi yakan hareketlere terörizm denmektedir.

Terör bir insanlık suçu olduğu halde, yine hain devletlerin masum insanlara yönelik lanetlenmiş hareketleridir. İşte bugün yüce Türk milleti, güçlü Türk devleti ihanet şebekelerinin maşaları tarafından terörle karşı karşıyadır.

Terör son derece acımasız bir olaydır. Amacına ulaşmak için yapmayacağı alçaklık yoktur. Terörün dini, mezhebi, merhameti yoktur. Terör en acımasız toplumsal beladır.

İşte asil milletimiz, kahraman polisimiz, askerimiz ve emniyet güçlerimiz, jandarmamız bu hainlerle bu satılmış alçaklarla çetin kış şartları altında, dağda, ovada, kırsalda, şehirde yılmadan amansız mücadele etmektedir. Bu bir varolma, yok olma savaşıdır. Er-geç terör bitecek, bu milletin zaferi ile sonuçlanacaktır. Yüzlerce zaferleri olan şanlı tarihimize bir zafer daha eklenecektir. Elbette ki terör acı demektir, gözyaşı demektir, güç ve kuvvetimizin harcandığı bir emektir. Buna dayanmak, buna katlanmak zorundayız. Asil milletimiz güçlü devletimiz bunun da üstesinden gelecektir. İnancımız tamdır.

Hepimiz, herkes şuna kesin inanmalı; devletimize güvenmeli, elinden geleni yaparak teröre karşı dimdik ayakta durmalıdır ki, terörü bu milletin kaderinden silelim.

Bugün emperyalist güçlerin devlet ve millet düşmanlarının emellerine hizmet eden terörün,  Afganistan’ı, Filistin’i, Mısır’ı, özellikle de Libya’yı, Yemen’i, Irak’ı, Suriye’yi ne hale getirdiği, bu ülkelerin halklarını nasıl bölüp parçaladığı, birbirlerini yok etmeye yönelttiği  gözlerimizin önündedir. Milyonlarca insan yerinden yurdundan, evinden, ocağından edilmiş, en güçlü aileler bile dilenci durumuna düşürülmüştür.

Bu hainlerin önündeki hedef Türkiye’dir. Bunu asla asla unutmayınız. İşte onun için terör belası, mutlaka son bulacaktır ve bulmalıdır. Bunun başka yolu yoktur. Bütün hesaplarımız ve planlarımız devlet, hükümet ve millet olarak bunun üzerine yapılmalı ve eksiksiz uygulanmalıdır. Türkün Türk’ten başka dostu yoktur. Bu böyle bilinmelidir. Bu dün böyle idi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Bu Çanakkale’de böyle idi, 15 Temmuz’da böyle idi, şimdi de böyledir. Hareket noktamız bu olmalıdır.

İç ve dış düşmanlarımız amaçlarına ulaşmak için terörü kullanıyorlar. Terör için kullandıkları araç ise bir milletin ve devletin din, dil, ırk, etnik köken, mezhep, meşrep, tarikat, cemaat, ekonomik ve yöresel ve bölgesel farklılıklar, hatta örf ve adet farklılıklarıdır. Yani toplumun dinamiklerini ayrıştırarak, toplumun birlik ve beraberliğini, kardeşliğini bozarak teröre zemin hazırlamaktır. Bugün toplu katliamlar, canlı bombalar, bu metotla hazırlanmakta, çocuklar bile canlı bomba olarak  bu menfur, lanetli olaylarda kullanılmaktadır. Bu işin en üzücü yönü de maalesef bu hainlerin dini farklılıkları, mezhepsel enstrümanları kötüye kullanarak, Müslümanı Müslümana kırdırmaları, kutsalları bu mel’anetlerine alet etmeleri ve m-Müslümanların da bu tuzaklara düşmeleridir.

Halbuki yüce dinimiz ölüm değil dirim, hayat dinidir. Ölümü değil yaşamayı, yıkımı değil yapımı, imarı emretmektedir. İslam’da en kutsal varlık insan ve insanın canıdır. Bütün dünya bir cana bedel değildir. İşte Allah’ın ayeti: “Her kimse ki, hiç kimseyi öldürmemiş, masum bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir kimse ki bir canı ölümden kurtarmışsa bütün insanları ölümden kurtarmıştır.” Maide suresi, 32. ayet. İşte İslam budur. Ve hain ve zalim katillerin ahiretteki cezaları ebedi cehennemdir. Çünkü ayette teammüden kasten cana kıyanın cezası cehennemü haliden fiha, ebedi cehennemdir. Tevbe edenler için Allah’ın affı her zaman vardır.

Durum bu iken, terör karşısında bizlere düşen görevimiz nedir?

Bir kere bu vatanın asil evlatları olarak şuna kesin inanacağız: Terör, yakar, yıkar, korkutur, acıtır ama bir milleti asla yok edemez. Bin yıldır yapamadılar ve yapamayacaklardır. Bu milletin bir Ahmet’i ölür bin Mehmet’i doğar. İkincisi kalemizi sağlamlaştırarak aramızdaki ihtilafların, ayrıcalıkların, farklılıkların bu hainlerce kullanmasına fırsat vermeyeceğiz. Birlik, dirlik, kardeşliğimizi daha da güçlendireceğiz. Aramızdaki ihtilafları yok edeceğiz. Bunun için din, dil, ırk, mezhep, parti, pırtı yani ayrışmaya sebep olabilecek farklılıkları birliğimizin temeli yapacak, birbirimizi candan sevecek ve kucaklayacağız. Hani diyorlar ya, “Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir”… Tam doğru bir sözdür.

Çocuklarımıza sahip olacak yıkıcı kurttan, kuştan uzak tutacağız. Ayrıca güncel hayatımız da devam edecek. En ufak bir yılgınlık göstermeyeceğiz. Çalışmalarımız, yatırımlarımız, sosyal ve ekonomik etkinliklerimize ara vermeden daha aşk ve şevkle devam edeceğiz. Birbirimize etle kemik gibi bir olacağız. Kur’an’ın ifadesi ile “Bünyanın mersus” hepimiz tek vücut olup demir gibi güçlü olacağız. Tabii ki bunları fitne, fesat, haset pisliğine düşmeden, öteleme, iteleme, ayrışma gibi zehirlerden uzak duracağız. Güçlerimizi birleştirecek, işimizi en iyi, en verimli bir şekilde yapmaya devam edeceğiz. Dünya tarihinin en büyük destanı olan Türkün İstiklal mücadelesi sonrasında milli şairimiz Mehmet Akif’in diliyle; “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”