İktidarda bir başka siyasi parti olsaydı ve Türkiye Rusya’ya bu kadar yaklaşsaydı, meydanlar nasıl ses verirdi acaba, hiç düşündünüz mü?

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri, dış politikamızın üç temel ayağı vardı: Yüzümüzü Batı’ya dönmek, kuzey komşu Rusya ile iyi geçinmek, Arap ülkelerine “din kardeşliği” temelinde samimiyetle yaklaşmak, ama kendi iç çekişmelerinden uzak durmak.

Amerikan emperyalizmini yeni keşfediyor değiliz. Bu gerçeği akıldan çıkarmadan, Batı ittifakının içinde yer alarak ABD ile stratejik işbirliğini korumamız ulusal çıkarlarımızın gereğiydi. Zira, İsmet Paşa’nın “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer!” sözünü bilmeyen ve benimsemeyen yoktu.

Amerikan yönetimlerinin, Avrupa gibi, “demokrasi, hukuk, insan hakları” şeklinde kaygılarının olmadığını da, emperyal çıkarları gereği diktatörlerle, şeriatçı rejimlerle işbirliğinden kaçınmadığını da, demokrasi çıpasının “Avrupa değerleri” olduğunu da herhalde algılayamıyor olamayız.

Ama bir başka gerçek daha var: Amerikan halkı, fanatik ırkçı ve radikal dinciler dışında, genellikle Türk halkını sever, başta Kore olmak üzere, çeşitli uluslararası çatışmalarda yanında bulduğu Türklere sempati duyar. En azından olumsuz bakmaz.

Son krizde Türkiye’yi hançerleyen de, Amerikan halkı değil, “aşırı korumacı politikalarıyla dünyanın ticaret dengelerini allak-bullak eden, küresel barışı riske atan” Başkan Trump’tır. Bu küstah adama karşı ne kadar sert tepki versek yerindedir.

Geliyorum asıl söylemek istediğime: Çorum Belediye Meclisi’nin Amerikan firmalarına ruhsat verilmemesi ile ilgili kararını, samimi, milli, ama duygusallıkla verilmiş bir tepki olarak değerlendiriyorum.

Bana kalırsa, Çorum’a mümkün olduğunca Amerikan yatırımlarını veya Amerikan markalarını çekip, Trump’a “Türk-Amerikan dostluğunu ve işbirliğini bozmaya gücün yetmeyecek!” mesajı vermek daha akıllıca olacaktır.

“Filanca ülkenin mallarını boykot edelim, falanca ülkenin markalarını sınırımızdan sokmayalım” şeklinde çok duygusal tepkiler gösterdik; sürekliliğini de sağlayamadık, bir işe yaradığını da görmedik. Belediye Meclisi üyelerimizin iyi niyetinden şüphem yok, ama bunun iyi düşünülmüş bir karar olduğunu da sanmıyorum.