- 2 -

Bir de ilginçlik var… Neden bu gerici ve karşı devrimci isyanlar 1938’den sonra çıkartılmamıştır?

1939’da başlayan İkinci Paylaşım Savaşı nedeniyle kendi aralarında dalaşan emperyalistler Türkiye Cumhuriyeti ile olan hesaplaşmalarını geçici olarak ötelemişler midir?

1945’den sonra hortlayan Tanzimatçı anlayışla Batı’nın limanlarına bağlanan Türkiye’nin kendileri için (dünya dengeleri) olgunlaşmasını mı beklemişlerdir?

Emperyalizm, defterine yazdığı bir ödevi kendi oyuncuları değişse de asla silmez. Cebinde “Büyük Kürdistan” ve “Büyük Ermenistan” haritalarıyla gezen Başkan Wilson’dan Barak (Mübarek) Hüseyin Obama’ya bu plan hiç değişmemiştir.

Büyük Ortadoğu Projesi de, Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Ortadoğu Projesi de Arap Baharı da Büyük İsrail’in eklenmesiyle uluslara dayatılmıştır. Sınırlar yeniden çizilecektir.

Ancak bunların yapılabilmesi için cesur bir lider(!), cesur olduğu kadar da söz dinleyen bir lider lazımdır.

AKP’nin “PKK Açılımı”nın mimarı olan CIA ajanı Henri Barkey bugünlerde yine devreye girmiştir. Henri Barkey, Akşam gazetesine verdiği röportajında, Türkiye’ye yönelik olarak, “Sen bugün Kuzey Irak’taki Kürtlerle nasıl iyi geçiniyorsan, Suriye’deki Kürtlerle de iyi geçinebilirsin” diyerek Wilson’un bölücülük bayrağını taşıdığını bir kez daha göstermiştir.

Henri Barkey, “Irak’taki Kürt örneğini gördükten sonra Suriye’deki Kürtlerin ‘Biz de bir otonom, federal bölge istiyoruz’ demeleri gayet normal. Yeni bir Kürdistan kuruluyor mevhumu bir yerde doğru. Fakat bunun Türkiye’ye karşı büyük bir tehdit olarak görülmesi için neden yok. Kuzey Irak’taki Kürtlerle nasıl iyi geçiniyorsanız, Suriye’deki Kürtlerle de iyi geçinebilirsiniz…” demiştir.

Sevr’in okullarda okutularak, üniter devletin sahiplenilmesine de karşı çıkan Barkey, “Türkiye’de çocuklar doğar doğmaz bir sürü aşı verilir. Bunlardan biri de Sevr aşısıdır. Doğduğun andan itibaren sana Sevr propagandası yapılır ‘Batı güçleri Sevr’i yaşatmak istiyor, Büyük Kürdistan kurulmak isteniyor’ diye. Türkiye bugün 80’lerden, 90’lardan çok daha varlıklı. Kendi Kürt sorununu çözebilse, Türkiyeli Kürtler niye ayrılmak istesin? İkincisi, milletin çoğu Sevr’in ne olduğunu bir türlü anlamıyor” demiştir.

“Bugün Türkiye bir imparatorluk değil; bir devlet ve uluslararası camianın bir parçası. Evet, Kürtlerle bir problem var ve bu problemi çözmesi lazım. Çözmediği sürece başı dertte olacak” diye konuşan Barkey, sözlerini şöyle sürdürmüştür, “Türkiye muazzam baskı yaptı, Kürtleri asimile etmeye çalıştı ve başaramadı. Zamanla Kürt oluşumu gelişti. Bundan sonra Türkiye’nin artık bir karar vermesi lazım. Bence Türkiye demokratik bir ülke olarak Kürtlerin demokratik haklarını vermeli. Vermediği sürece geri tepecek. Mesela KCK davası, mesela Diyarbakır’da 14 Temmuz’da olan olaylar... Tüm bunlar o yaranın devamlı deşilmesi ve bir türlü kabuk bağlayamamasına neden oluyor.”

Barkey, şecaat arz ederken sirkatin söylemektedir. Yukarıda altını kırmızı kalemle çizdiğimiz Sevr takıntısının önem ve değerini sahibinin sesinden dinlemiş bulunuyoruz. Dinleyen söyleyenden arif gerek…

“Cesur lider” fikrinin mucidi Barkey…

PKK’yı dağdan indirip siyasete sokmayı hedefleyen ‘açılım’ AKP’den önce hazırlanmıştır. Rapor CIA ajanları Graham Fuller ve Henri Barkey tarafından yazılmıştır. Barkey, 1997’de CIA şefi Graham Fuller’le birlikte kaleme aldığı raporda ‘açılım’ı anlatmış, askerin sorun çıkarmayacağını, işin “cesur bir lider” bulmaya kaldığını Pentagon’a iletmiştir. Bu rapordan kısa bir süre sonra CFR’nin memorandumunu tüzükleştiren AKP tedavüle çıkmıştır.

Barkey, “yeni anayasa” ve “Kürtlere özerklik” dayatmalarında AKP’ye adeta deniz feneri olmuş, yol göstermiştir.

Uzun sözün kısası, AKP'nin küresel tertibin Türkiye uzantısıdır. İkiz Yasalar, Vakıflar Yasası, Petrol Yasası, İstinaf Mahkemeleri, Yabancıya Toprak Satışı, Maden Yasası, Kalkınma Ajansları Yasası, 4+4+4 Eğitim Yasası ve AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı… Bu yasaların tamamı ise AB-D dayatmalarının sonucu ve/veya CFR'ye verilen sözlerin ürünüdür.

Emperyalizmin dâhili ve harici mızıkacıları kendi akıllarına göre son hamlelerini yapmanın gayret ve telaşındadırlar.

Ana hedefleri, Türk milletini tarih sahnesinden silmektir. Bu kadim emellerini saklamak için de demokrasi, insan hakları, kültürel haklar vb maskelerle medya kuşatmasındaki toplum uyuşturulmaya çalışılmaktadırlar.

Sözü Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım. “Bir milleti ele geçirmek, o memleketin sahiplerine egemen olmak için yeterli değildir. Bir milletin ruhu ele geçirilmedikçe, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete egemen olmanın olanağı yoktur.” (1924)

Figen Özen’in çok sevdiğim bir andı var. Bu andı millete kapıları bir, bir çalarak, var olan her türlü etnik, dini ve siyasi ayrılıkları da öteleyerek anlatmanın zamanı çoktan gelmiş ve hatta geçmektedir.

“Anadolu son yurdum, Cumhuriyet onurum, Gazi Mustafa Kemal Paşa önderim, Atatürk ilke ve devrimleri ve Nutuk rehberim, ‘Ya İstiklâl, Ya Ölüm’ şiarıyla tam bağımsızlık anlayışı andımdır. ‘Ahval ve şerait’ ne olursa olsun, andıma sadık kalacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Arz ederim Gazi Paşam…