Son günlerde herkesin dilinde olan kömüş yoğurduna kestane balı, Medine hurması ve yulaf ezmesi karıştırıp yenmesi olayına ben kestane balı tarafından bakıp, “bu balı üreten arıların ve de bu balı tüketmeye gücü yetenlerin özellikleri nedir de bu kadar gündemde” diye araştırmaya başladım. Ancak, şu günlerde kilosu 300 TL’nin üzerinde satılan kestane balını üreten arılarla ilgili özel bir araştırma bulamayınca da her türlü balı üreten arılar ve bunları tüketen bizlerle ilgili aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.

Arılar, 500 gram bal için, 3 milyon 750 bin çiçeğe konup kalkıyormuş. Bir kg bal için ise 40 bin arı, 6 milyon çiçek dolaşıyormuş. Bir peteği tam doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını emip 100.000 km kanat çırpıyorlarmış. Benim aklıma hemen “Değer mi bu kadar zahmete!” düşüncesi geldi. Bilmem siz ne dersiniz? Ayrıca bu kadar uğraş içinde hiç birisi “Diğerleri de benim kadar çalışıyor mu?” diye arkasına bile bakmıyormuş. Olur mu canım, ya birileri kaytarırsa?

Neredeyse kölesi olduğumuz bilgisayar saniyede 16 milyar aritmetik işlem yaparken, bal arıları bu sürede 10 trilyonluk işlem yeteneğine sahipmiş; hem de bu işi bilgisayardan daha az enerji harcayarak yapabiliyorlarmış. Demek ki önümüzde keşfedemediğimiz pek çok şey bizi bekliyor. Pardon, yanlış söyledim; bizim neyimize böyle keşifler. Birileri yapar, biz de hazıra konup kullanırız o kadar!

Bir arı kolonisinin pazarlanacak 1 kg bal üretmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için, 8 kg bal tüketmesi gerekiyormuş. Bu da arı kolonisinin bu üretim sırasında 6 kez dünya çevresini dönmesiyle eşdeğermiş. Düşünebiliyor musunuz; yediğimiz her 1 kg bal için arılar 6 kez dünyayı turluyor, hem de bu işi ücretsiz yapıyorlar. Biz olsak bedava iş için ayağımızı bile kımıldatmayız. Hem dünyayı dolaşırken nereden geçeceğiz? O geçiş garantili ve “cık” ücretli köprülerden bedava geçirmezler ki!

Arılar bu bal üretim işini canla başla yapıyor ve genetik olarak da nesilden nesile aktarıyorlar. Asla bir tembellik söz konusu değil. Bizde olsa, içimizden birileri çıkıp “Artık 21. yüzyıldayız, öyle bedava hamallık yok.” diyerek anarşistlik yapmaya kalkar. Gerçi aklından bile geçirse, yiyeceği copları ve içerde ne kadar misafir(!) kalacağını düşünerek bu tür zararlı akımlara kimsenin dönüp bakmaya bile cesaretinin kalmadığı için gıkımız bile çıkmazdı.

Bu arı cumhuriyetinde bir tek arının bile aklına cinlik gelip de “Şu peteğin birini zula edip kendime saklayayım, noolur noolmaz.” diye petek hortumlayanına da şimdiye dek hiç rastlanmamış. Ayrıca da bunların cumhuriyetinde hiç kuyruk olmadığı için, bizim gibi araya kaynak yapma cin fikirlilikleri de yok. Hepsi de güneşin “kalk” ziliyle çalışmaya başlayıp, yine güneşin “paydos” ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar.

Erkek arılar arasında kraliçeyi kıskanma gibi bir duygu ve bunun mücadelesi de hiç olmamış. Nazım’ın Şeyh Bedreddin Destanı’ndaki “Yarin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, hep beraber…” dizelerinin de ötesine geçen bir durum yani. Sırası gelen su içmeye gider gibi kraliçe arının yanına gidip standart görevini yerine getirerek diğer arkadaşlarının yanına geliyor. Eh, böyle olunca da bizdeki gibi kıskançlık nedeniyle dişisini öldürme türünden cinayetler de yok tabii ki! Ayrıca da, “Ben ölene kadar çalışırken, kraliçe hanım benim getirdiklerimi yiyip erkeklerle fink atıyor, üstelik de kovandan dışarı adımını bile atmıyor.” gibi insan aklını fıttıran zararlı akımlara katılmayıp kuzu kuzu işini yapıyor.

Ancak, bazı durumlarda onlar da duygusal davranmıyor değil. Örneğin, kovanda yeni bir kraliçe doğduğunda, içlerinden bir kısmı özellikle de erkekler bu körpenin peşine takılıp kovanı terk ederek yeni bir cumhuriyet kuruyorlar ki buna da “oğul verme” deniliyor. Bize gelince, alnımızda enayi yazmıyor, biz her kuyruk sallayanın peşinden gitmeyiz. Ayrıca da, oğul vermeyip kız alırız o kadar!

Böyleyken böyle. Arıların dünyası mı daha iyi, yoksa bizimki mi, artık ona siz karar verin.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•İnsan olmak ve hayatı hayvanlardan daha az anlamak ne hazin şey. P. ISTRATI

•En iyi arkadaşlarımız hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur kabahat bulurlar. GEORGE ELİOT

•Hayvanlara uzun uzun bakıyorum da hiç biri kendi türünden birinin önünde diz çökmüyor. WALT WHİTMAN

•Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor. TOLSTOY