Merhaba Anne,

Öncelikle selam eder, hürmetle ellerinden öperim. Nasılsın, neler yapıyorsun, konu komşu, ahali, köyüm, yurdum nasıllar? Ekinler biçildi mi, bağ bozumu oldu mu, üzümler nasıl bu sene, kış nasıl geçti, yağmurlar bereketli miydi?

Gözümde memleket özlemi, gönlümde senin hasretinle yazıyorum sana bu satırları.

Bu bayram da gelemedim sana, yine bir eksik, yine bir buruk, yine bir öksüzüm sensiz,

Ne zaman bayram olsa, hep bir garip hüzün oluşur içimde, geçmişten bir sürü hatıra gözlerimin önüne diziliverir hep çocukluğumdan…O yoklukla geçirdiğimiz, ama sevgi dolu muhabbet dolu bayramları hatırlarım.

Bayramdan bayrama ancak sahip olabildiğimiz, hatta bazen seneye de giyer denilerek bir numara büyük alınan, ayakkabı, tişört, ya da bir gömleğin belleğimde kalan o tatlı hüzünlü tebessümü sarar bir anda yüzümü,

Ben en çok ta birlik beraberlik içerisinde oluşumuzu, bayram namazına uyanış telaşlarını, cami avlusundaki ilk bayramlaşmaları, namaz dönüşünde yeni süpürülmüş avlumuzun mis gibi toprak kokusunu ve nihayetinde, ev halkıyla o kalabalık muhabbet dolu sofraları özlüyorum hep. Meğer ne güzelmiş o bereket dolu sofralar, o muhabbet, o neşe, o birlik, o beraberlik,

İnsan büyüdükçe, yaş aldıkça ve hayatın her gün daha bireyselleşerek yalnızlığa sürüklediği şimdiki günümüze baktıkça, eski günlerine bir özlem duyuyor elbette. Şimdi, evler ayrı, odalar ayrı, zevkler ayrı, şarkılar başka dilde, duygular başka bir havaya esir, yollar ayrı…

ne kadar da ayrı ayrı parçalara bölünmüşüz, yazık…Bilirsin, komşularımız vardı, komşuluklar vardı, halden anlamak, halleşmek vardı, çaylar daha bir keyifli, kolonyalar daha bir kokulu, şekerler başka bir tat verirdi, çöreğinde, böreğinde kardeşlik, kokar, sevgi kokar, bereket, hatta samimiyet kokardı o günlerin.

Şimdi evler, parçalara bölünmüş evcik’ler halinde. İçerisinde, “ohoo onlar eskidenmiş” diyerek, alaycı gülümsemelerle hafife alan, halden anlamaktan bihaber, tahammülsüz evlatlar, şükürsüz insanlar, doymak, kanmak bilmeyen ihtiraslarla doldu anne. Sokakta rastladığında, iyi bayramlar diye seslendiğin herhangi bir kişi, hayırdır nereden tanışıyoruz babında itici bakışlar, ya da cevaplar verir hale geldi.

Çocukken duyardık şarkılarda:

YENİK DÜŞÜYOR HERŞEY ZAMANA, BİZ BÜYÜDÜK, KİRLENDİ DÜNYA diyordu dizeler, ama bilemezdik o vakitler ne anlama geldiğini, meğer ne kadar da yenik düşmüş, ne kadar eskimiş, ne kadar yalnız her şey şimdiki zamanda anne.

Virüs belası mecburiyetinden kapandığımız, evlerimizin duvarları bir başka soğuk, sofraları öksüz, gönüllerimiz bir başka hüzünlü bırakınca bizi, bu sebep o eski günlerimizi bir başka acıyla hatırlattı derinden, bir başka kanattı küllenmiş eski yaralarımızı.

Sebep bu olsa da, ben yine sensizim bu bayramda da. Şefkat kokan elini öpememenin burukluğu, yorgun kollarının arasında olamamak, ve sana sarılamamanın hüznü tarifsiz. Yaşım kemale erme noktasında olmasına rağmen, sevgine, şefkatine muhtaç, küçücük bir çocuğum sensiz. İlaçlarını almayı ihmal etme, sırtını sıkı giy, belini, ayaklarını üşütme, kendine dikkat et olur mu!

Mektubuma son verirken, hürmetle ellerinden öpüyor, kavuşacağımız günü iple çekiyorum.

Bayramın kutlu ve mübarek olsun canım annem. En derin sevgilerimle.

Seni çok seven oğlun.