ABD'li bir öğretmen olan Anna Jarvis'in kaybettiği annesi için 1908 yılında başlattığı bir anma günüdür. 8 Mayıs 1914 yılından itibaren tüm Amerika’da ve bugün bütün dünyada kutlanmaktadır.
Türkiye'de ise, 5 Mayıs 1955'ten bu yana kutlanmakta ve her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar gününde olduğu gibi dünde kutlanır olmuştur bütün yurtta.
Kutlanmıştır, anılmıştır ama anne olmak zordur bu ülkede. Yani zordur bu ülkede anne olmak ya da Anadolu diliyle ana olmak.
Evet, zordur dedik ama böyle duygu yüklü bir günde, bu zorluğu büyük acılarla yaşamış annelerden birilerini yine de bir analım dedik.
***

Bir Berfo ana vardı, Kars Göle'li.
12 Eylül'ün kaybettiği bir oğulun acısını yaşayanların simgesi olmuştu.
21 Şubat 2013 günü 105 yaşında ölmüştü. Oğlu Cemil Kırbayır, 12 Eylül 1980 darbesinde gözaltına alınmış ve bir daha haber alınmamıştı.
Berfo ana, öldüğü güne kadar tam 33 yıl kapısını açık tutmuştu. Belki oğlu Cemil gelir diye...
Dirisini istemişti, dirisi yoksa ölüsünü istemişti, ölüsü yoksa birkaç kemiğini istemişti; mezarı başında bir dua etmek için...
***

Bir Ayşe Ana vardı, Karaman'ın Ermenek ilçesinden Ayşe Gökçe.
Maden ocakları felaketini yaşayanların bir simgesi olmuştu.
Ve "Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı" diyerek Türkiye'yi ağlatmıştı.
Karaman'da kömür ocağındaki felakette, su altında kalan 18 işçiden biri olan oğlu Tezcan için, böyle demişti Ayşe Gökçe.
Ve o günden beri evinin penceresinde bekler olmuştu, oğlu Tezcan gelecek diye...
Ama 23 gün sonra cenazesi gelmişti Tezcan'ın.
***

Ve Cumartesi Anneleri...
12 Eylül darbesinin karanlıklarında yok edilenlerin acısını yaşayan anneler... 27 Mayıs 1995'ten bu yana her Cumartesi Galatasaray Meydanında oturan anneler... Ve gözaltında kaybolan oğlunu, kızını, eşini, kardeşini ve de faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arayan anneler...
Sert müdahale nedeniyle oturma eylemine, 1999'dan 2009'a kadar ara veren ve 02 Mayıs 2015 Cumartesi günü 527'nci kez biraraya gelen anneler...
***

Ve de Cuma anneleri... Yani şehit anneleri... Yani terörün yarattığı acının simgesi olan anneler...
Oğullarını, davul-zurna ile askere gönderen ve bir gün şehit olarak cenazesini teslim alan anneler...
Ve her Cuma günü mezar başında dua okuyan... Ve oğlunu seviyormuş gibi mezar taşını okşayan...
Ve sanki birgün gelecekmiş gibi umutla yaşayan anneler...
***
Yani zordur anne olmak.
Kadına şiddetin, tacizin ve cinayetin simgesi olan Mersin'li üniversite öğrencisi Özgecan'ın annesi olmak...
Soma'da kömür ocağında yanarak can veren 301 madencinin annesi olmak...
Kız olmadan gelin olan; çocuk olmadan anne olan, 14 yaşında ölüsü bulunan Kader'in annesi olmak...
Yani zordur bu ülkede anne olmak...
Galiba bu zorluğu ve fedakarlığı en güzel anlatan, koca şair Can Yücel olmuş. İşte ondan bir alıntı:
"Ana olmak meğer;
Kor ateşlerde üşümesi,
kara kışlarda buz kesmesiymiş.
Hiç varmayacağı kapıları çalması,
hiç ederek ömrünü, adamasıymış.
Hiç kızmaması yüreğin,
almayı hiç düşünmeden
hep vermesiymiş.
Hep sarıp-sarmalaması,
hiç hesap sormadan,
hep dost hep yâr olmasıymış...
Meğer ölümüne bir kara sevdaymış ana olmak."