(Ana ile evlat sevgisi bir zincirin iki ucu gibidir.)
Belki çoğu insan bilmiyordur, her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü bütün dünyada Anneler Günü olarak kutlanmaktadır.
Herkesin yavrusu herkese balaban, herkesin anası herkese canan gelir. Birisi bizi doğuran, birisi de çocuklarımızın anası olan anamız, analarımız!
Ana anadır! Kuşun anası da olsa, kuzunun, kurdun, aslanın anası da olsa ana anadır.
Bir korku anında, bir tehlike anında ananın yavrusunu korumadaki gücü, koruyuculuğu bir başkadır. O andaki fedakarlığı ise her fedakarlıktan üstündür.
Ana, neslin devamı, sevdanın yeli, gülün kokusu ve burcu burcu terdir. Emektir, süttür ana. Yemez yedirir, giymez giydirir. Yavrusuyla o bambaşka övünür.
Ana yavrusuna sevdalı, yavru anaya kara sevdalı. Kara toprak aldı anamı/ Diktim mezarına güller, sümbülleri/ Kokunu getirsin diye rüzgar ile yeller/ Sularım toprağını soğusun bağrın/ Göğsünde açsın güller sümbüller/ Gelmek isterim koynuna, kıyamaz/ Erken der savarsın/ Hasretini rüyalarımda gideririm ancak/ Rüyalarımda yine seversin, okşarsın gocunmayarak.
Dünyada her şey kıskanılırmış, tek kıskanılmayan şey evladın başarısıymış. Evlat sevdamızın kaynağı, en büyük aşk. Evladın ana sevgisi daha da bir başka. Bu sevdaya karışmaz hile hurda. Çünkü o ciğerin taa kavrulan yerinden gelme.
Sobalı evlerde o soğuk kış günlerinin gecelerinde belki on kere kalkan, bizi emziren, doyuran, üstümüzü örteceğim, üşütmeyeceğim ve hasta etmeyeceğim diye kendini hasta eden anamızdır.
Anamız kakalı bezlerimizi yıkarken ellerini ona bulaştıran. İğrenmeden, yüzünde gülücüklerle yavrusunun hayalini karşısına alıp gülerek zevkle yıkayan yine anamız. Anamız bizi doyurmadan, bizi uyutmadan kendi karnını doyurmayan, uyumayan anamız. Rabbimin kendisine bahşettiği sütü göğsünden yavrusunun ağzına aktarırken onun zevkini, heyecanını anamız bilir anamız.
Cennet anaların ayağı altında olduğu gibi dünyanın sefası, mutluluğu da anaların duasındadır. Siz hiç beddua almış birisinin mutlu payidar ve mevki sahibi olduğunu gördünüz mü? Anasını babasını sevmeyen, ona hürmette kusur eden neden bilmez ki o ektiği kötü tohumun daha da katlanarak evlatlarınca kendisine geri döneceğini? Anasını ağlatıp da güleni, anasının duasını almayıp ta güzelce ölenini duydunuz mu? Anasının, babasının mezarını gömülürken orda olduğu halde gitmeye gitmeye mezarı kaybeden çok insan vardır AMMAA evladının mezarını kaybeden ana baba olmasa gerek.
Ana yar, analık ince ayar. Bu ayarı bilmeyen bu terazinin nizamından geçmeyen ne anlar anasının analığından? Ne anlar insan sevgisinden, merhametten, yavru kokusundan? Yavrunun anasının sütünü emince anasının göğsü üstünde bir yatışı vardır ya; o anda ananın da, evladına bir bakışı vardır ya, işte o zevkli an cennet halinden bir parça olsa gerek.
Ana oğlunu vatana hizmet için askere gönderir. Hem sevinir hem de o günleri gösterdiği için rabbine şükreder ve ağlar. Gözünden yaş yağmur taneleri gibi dökülür. Yavrusu askerden gelir yine ağlar. Şükreder, sevinir “ yavrum” der. “Yavrum” der de bir koklar ki, taa ciğerlerini onun kokusuyla dolduruncaya kadar. Evladının iyi gününde sevinçten ağlar. Kötü gününde de çay olur, sel olur akar gözünün yaşı.
“Ağlarsa anam ağlar geresi yalan ağlar’” ın arkasında ana ile yavrunun ayrılmaz bir parça oluşu yatar. Ana sevdası sevdaların en güzeli. Ana sevdası gök kubbe kadar yüce. Kadının elinin değdiği yer başka ananın elinin değdiği yer ise bambaşka olur.
Anlatma! Anlatamazsın sen! Erkeksin bunu tadamazsın. Sen anana hizmet ve hürmette bu sevgiyi belki birazcık sezebilirsin.
Ana başta taç imiş her derde ilaç imiş/ Uçtu gitti elimden, hasreti ateş imiş...
Ananızın sevdasıyla sizleri baş başa bırakıyor, bütün anaları kutluyor, mutluluk dileklerimle birlikte sevgi ve saygıyla ellerinden öpüyorum.
Gurbette yar özlenir de yârânımız anamız özlenmez mi? (09.05.2004)

ÖZLEDİM
06.06.1959

Sesini, bakışını, gülüşünü
Burcu burcu kokuşunu
O sımsıcak bakışını
ÖZLEDİM....

Seni, kaşını, saçını, dişini
Gözlerinin rengini
ÖZLEDİM.

Duruşunu, yürüyüşünü
Saçını savuruşunu
Salınıp gelişini
ÖZLEDİM.

Saçının bir tek telini
O incecik belini
Kara kaşını, inci dişini
Gözlerinle sevişini
Gözünü, özünü, özünü
ÖZLEDİM.

İnandım melek vardır soyunda
Akşamı edemem işin koynunda
Tutsam da ellerini avucumda
Olsa da gözlerin gözüm içinde
ÖZLERİM SENİ – SENİ ÖZLERİM.

Mecnun özlememiştir Leyla’yı
Benim seni özlediğim kadar
ÖZLEDİM, ÖZLEDİM,
ANAM SENİ ÖZLEDİM
SENİ ÖZLEDİM!