Şu anda da aktif olarak yapmakta olduğum eğitimci görevim nedeniyle, her gün onlarca aileyle görüşmeler yapıyorum. İnanın, aramızda o kadar çok ders alınacak diyaloglar oluyor ki; oturup yazsanız “en çok satanlar” da liste başı olur.

En iyisi mi sözü fazla uzatmadan, bunlardan bir kısmını bukleler halinde sizlerle paylaşayım.

* * *

-“İsmini söyler misin güzel kız...”

Henüz sözümü bitirmeden anne atılıyor:

-“Hande.”

-“Ya soya…?”

Bu kez de baba giriyor araya:

-“Güzeloğlu.”

Onlara dönerek soruyorum:

-“Kızımız konuşma özürlü mü?”

İğneyi fark etmeden, ikisi birden atılıyor:

-“Hayır, ama biraz pısırık ve çekingen yapılıdır da…”

“Sizin yüzünüzden” diyemiyorum.

* * *

-“Hocam, 8. Sınıfa gidiyor ama eve geldiğinde montunu asmayı bile öğrenemedi, yatağın üstüne atıyor. Söyleyin de yerine assın.”

“Bunu şimdiye kadar sizin öğretmeniz gerekmiyor muydu?” diyemiyorum.

* * *

-“Burasıyla ev arası 100 metre ama ortalık kötü. Yalnız başına gönderemediğim için kendim de onunla birlikte gelip gidiyorum. En iyisi servise vermek.” diyor anne.

“Yarın, üniversiteye ya da yatılı okula gittiğinde ortalık düzelecek mi, o zaman nasıl göndereceksin?” diye soramıyorum.

* * *

-“Hocam, ben çarpım tablosunu bile öğrenemeden öğretmenlerin zoruyla sınıf geçerek hayata atıldım. Annesi de aynı, o da bilmiyor. Biz okuyamadık, hiç olmazsa bu okuyup adam olsun istiyoruz ama o da tembel çıktı. İlkokul öğretmenine rica minnet ederek zar zor ortaokula geçirdik ama şimdi bütün notları düşük. Derse çalışma diye bir şey yok. Okuyup bi doktor olsun da hem kendini, hem de bizi kurtarsın istiyoruz.” diyor baba.

“Size çekmiş, fazla bir şey beklemeyin.” diyemiyorum.

* * *

-“Öğretmeni ‘kitap okusun’ dedi. Biz de her gün ‘oku’ diye söylüyoruz ama eline kitap aldığı yok. Ne yapabiliriz?”

-“Siz de onunla birlikte okumayı deneseniz!”

-“Aman hocam, ben bu yaşa kadar bir roman bile okuyup bitirmedim. Bu saatten sonra mı okuyacağım?”

“Öyleyse, armut dibine düşer.” diyemiyorum.

* * *

-“Hocam, bizimkinin sınav sonucunu öğrenebilir miyim?

-“Tebrik ederim. Yüz elli kişide ilk ona girmiş. Güzel bir sonuç.”

-“Ne güzeli hocam! Birinci olamadıktan sonra ha onuncu olmuş, ha sonuncu!”

“Siz, öğrencilik hayatınızda hiç birinci oldunuz mu?” diye soramıyorum.

* * *

-“Hocam, her şeyini marka alıp giydiriyorum. Elindeki telefon … lira, evdeki bilgisayar en pahalısından. Eee, dünyanın masrafını yapıp derslerden takviye de aldırıyorum. Baba olarak benim elimden gelen bu. Daha ne yapayım?

“Biraz da babalık yapıp, onunla birlikte zaman geçirmeyi deneseniz!” diyemiyorum.

Evet dostlar, diyemediklerim bunlar ve daha niceleri… Size bari diyeyim de yüküm hafiflesin istedim.

İyi etmiş miyim?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Çocuk donmamış beton gibidir; üzerine ne düşerse izi kalır. HAİM JİNOTT

•Bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük, her istediğini alıp onu hayalsiz bırakmaktır.

•Çocuklar, anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe yeni bir dünya kurulamaz. A. CARREL

•Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten daha kolaydır. DOSTOYEVSKİ

•Çocuklar, büyüklerini dinlemede asla iyi değildirler ama büyüklerini taklit etmede kusursuzdurlar. JAMES BALDWİN

•Baba olmak kolaydır; zor olan, babalık yapmaktır. W. MAWVELL

•Çocuk kulağından değil, gözünden terbiye edilir. Duyduğunu değil, gördüğünü uygular. HEKİMOĞLU İSMAİL

•Dün aldığımız karneyi ne çabuk unuttuk da çocuklara kızar olduk. Bedirhan GÖKÇE

•Çocuklarınızı kuzu gibi büyütmeyiniz ki, ileride koyun gibi güdülmesinler. ŞEYH SADİ ŞİRAZİ