Bu konuda o kadar çok yazı yazdım ki; ben de bıktım, (ayırdındayım) sizler de bıktınız.

Artık bu konuda yazmayacağım diyorum; her gün, her saat karşıma çıkıyor bu manzaralar ve bu manzaraları yaratan AYILAR.

Yazmak zorunda kalıyorum.

Ülkesindeki iç savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan bir Suriyeli söylemişti; “Ülkeniz çok güzel ama siz farkında değilsiniz…”

Anında yanıt vermiştim; “Farkındayız farkında olmasına da nankörüz, değerini bilmiyoruz…”

Hem de hiçbir konuda.

Pis ve görgüsüzüz.

Çünkü eğitimsiziz.

Çünkü toplu yaşam kültürü yoksunuyuz.

* * *

Yaz, kış demem; fırsat buldukça sahile iner ayakkabılı ya da çıplak ayakla yürürüm (kumdan başka her bir şeye benzeyen, sözde kumsal zemin üzerinde.

O denizin üzerinde yüzen, o kumsalı kaplayan çer çöpü görür kahrolurum.

Sinir krizleri içinde söylene söylene toplamaya çalışırım o çer çöpü; toplamakla baş edemeyince de tekmelerim söve saya…

Kafaya taktım ya bir kere; 100 metre ötedeki evime gelene kadar da her yerde çerçöp gördüm.

Hafakanlar bastı…

Erinmedim tek tek topladım o çerçöpü, 3-5 metre ötedeki çöp taşımalıklarına (konteynır) attım.

Evet, 3-5 metre ötedeki…

İşin bam teli de burası zaten…

Beni kahreden, beni çıldırtan da bu işte.

3-5, bilemedin 10 metre ötede çöp taşımalıkları var; bizim ayılar, denize, kumsala, kaldırıma, yola atıyor, ağaç diplerine bırakıyor elindeki çöpü.

Arabasında zıkkımlandığı bira şişelerini, meşrubat kaplarını refüjlere fırlatıyor. Arabasının küllüğünü, ilk kırmızı ışıkta yola döküyor.

Belediyenin temizlik işçileri, süpürdükleri süprüntüleri yağmur tahliye kanallarına boca ediyor.

Nedir bu?

Eğitimsizliğin görgüsüzlüğün, pisliğin verdiği hanzoluk değil de nedir bu?

Bunu yapanlar, sadece diplomasız görgüsüzler değil ki; diplomalı, makam, mevki sahibi görgüsüzler de aynı şeyi yapıyor.

Sabahın erken bir vakti, sokak ve cadde kenarlarına park edilen araçların sağına soluna bir bakın. Her arabanın dibinde (o araç sahibi tarafından atıldığı, döküldüğü belli olan) pet şişe, izmarit, kağıt mendil benzeri çerçöp göreceksiniz.

Oysa o arabaların, çok değil on metre ötesinde de çöp taşımalıkları vardır. Onlar, o taşımalıklara değil, yere atmayı yeğlerler. Hem de eğitim çağındaki çocuklarının gözleri önünde…

Kimdir bunlar?

Diplomalı, diplomasız kent ayılarıdır.

Bunları, sözlü uyarıyla, yazarak, çizerek eğitemezsiniz.

Ancak ve ancak utandırarak eğitebilirsiniz.

Örneğin, ilişik resimde olduğu gibi; bir ayının ağzından seslenerek; sarsar, silkeler, kendine getirebilirsiniz.

Bizlere göre çok daha uygar, çok daha çağdaş, çok daha temiz, kişisel ve toplumsal eğitim sistemlerini içselleştirmiş Avrupa ülkeleri, eğitmeyi başaramadığı insanlarını böyle eğitiyor.

Onlara ayıların ağzından sesleniyorlar.

Ayılara dedirtiyorlar ki; “Ulan ben ayıyken, yerlere çöp atmıyorum; sen niye atıyorsun, ayı oğlu ayı!”

* * *

Buradan ülkenin tüm Belediye Başkanlarına sesleniyorum.

Sayın Başkanlar, (bırakın kibarlığı ya da olası seçmen tepkisini / olmaz olsun böyle seçmen(!)) sizler de pilot bölgeler seçip, sağa sola (özellikle parklara ve okullara) bu afişlerden koyun; bir deneyin.

Yüzde yüz sonuç alacağınızdan eminim!