-2-

Bu metnin adeta bir manifesto olduğunu söylememize gerek var mıdır? Sırada Özerklik talebi vardır artık.

“DERTLERİMİZ AYNI”

Vacit Kadıoğlu (Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı): Toplantıdan çıkan sonuçlar toplumun çok değişik kesimlerinden insanların düşünceleri. İlk etapta toplum tarafından kabul edilmesi kolay olmayacaktır. Ancak, bunlar çalışma gruplarının aldığı kararlar. Tartışılan şeylerdir.

Mehmet Ali Beşli (Laz Kültür Derneği Başkanı): Aynı dertlerden muzdarip bir örgütle bir araya gelmek bizi mutlu ediyor.  Beyin fırtınası yapılmış olması, sorunların belirlenip, ortak bir akılla çözüm önerilerinin üretilmesi çok önemli. Bu toplantı belki önümüzdeki dönemde bir yol haritası belirlememize yarıyor.

Turan Sarıtemur (Kürt Aydınları Platformu Sözcüsü): Türkiye'deki tüm etnik ve dinsel azınlıkların tüm sorunlarının kaynağının ulus devlet anlayışı olduğunu gördüm.

20 Şubat 2012 tarihli haberde Bursa’da yaşayan Çerkezler ve Çerkez Kültür Derneği üyelerinin, anadilde eğitim istedikleri belirtilmiştir.

50 kişilik grup “Anadilini öğren kültürüne sahip çık”, “O sizi dinliyor, anadilinizi konuşun” yazan pankartlar taşımıştır.

Grup adına konuşan Çerkez Kültür Derneği Başkanı Filiz Çelik, 21 Şubat’ın “Dünya Anadil Günü” olduğunu hatırlatarak, “Yok olmakta olan bir dilin son sahipleri olarak pozitif ayrımcılık istiyoruz. 147 yıldır Anadolu’da yaşıyoruz. 147 yıl boyunca bu ülkenin tarlasında çiftçi, fabrikasında işçi olduk, savaşlarında öldük. Bu topraklar için ölürken Türkçe bilmiyorduk. Şimdi anadilimizi bilmiyoruz” diye konuşmuştur.

Bütün bu hazırlıklar Türkiye’yi, devrimle kurulan ulus devleti etnik temelde bölerek parçalamanın ön adımlarıdır.

Ancak bu parçalama için anayasanın yeniden yazılması ve özellikle de değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk üç maddenin silinmesi gerekmektedir. 2012 yılında yapılacağı öngörülen bir anayasa referandumunda, etnik kökene hitap eden bu kartlar kullanılarak “Evet” oyunun oranının yüksek çıkması sağlanacaktır.

Bazı gazetelerde iç sayfalarda yer bulabilen bu haberler hangi televizyon kanalında gösterilmektedir? Zor dostum, zor… O malum TV kanalları şike tertibi, MİT ve KCK vb gündemlerle yaşananları milletten saklamaya perde olmaktadırlar. Diziler, izdivaç programları, yarışmalar ve yemek tarifleriyle millete narkoz vermeye devam etmektedirler.

İnternet taraması yaptığınızda ise http://www.ihvanforum.org/ showthread.php?t=112152&page=1,http://eu.kurdistan-post.eu/ guncel/2157-gerkezler-de-anadilde-editim-dstedi.html vb kanalların adeta davul zurna ile bu haberleri kullandıkları görülmektedir. Bir diğer deyişle ne kadar bölücü ve gerici kanal varsa bu haberleri şenlik havasında vermektedir.

Yapılan konuşmalara bakıldığında hedefin ulus devlet olduğu rahatlıkla görülecektir. Anadil işin bahanesidir… Amerika’da İspanyolca anadilde eğitim için herhangi bir eylem yapıldığı duyulmuş mudur? Her etnik yapı kendi dilini konuşur ana hepsinin ortak dili İngilizcedir. Ve hepsi anaokulundan, liseye ABD’nin andını okurlar. Hiçbirinin aklına “Andımız kaldırılsın…” sloganlı bir eylem gelmez. Çünkü onlar Amerika Devleti’nin yurttaşı ve Amerikan milletinin bölünmez bir parçasıdır.

Günümüz Türkiye’sinde ise emperyalizmin rahle-i tedrisindeki karşıdevrim ile Kemalist Devrim arasında yaşanan çatışma tepe noktasına varmıştır. Bu çelişme uzlaşmaz bir çelişme olup ancak ve ancak Kemalist devrim için her türlü etnik, dini, siyasi ayrılığı öteleyerek milleti tek çatı altında birleştirmekten geçmektedir. Her derdin şifası Kemalist Devrim’dir… Duyanlar duymayanlara söylesin… Ama aşağıda okuyacağınız satırlar gelinen noktanın vahametini anlamada yeterli iki örnektir.

Hataiqo.com adlı sitede Ergün Güldal imzalı yazıda (http://www.gaxxi.com/hatiaqo/yazi/biz-cerkezler-bdp-yi-desteklemelimiyiz) BDP’nin desteklenmesinden söz edilerek şunlar söylenmektedir: “…artık yeter deyip bundan sonra Ak Partiye, Saadet Partisine, MHP ye ve CHP’ye oy yok diyebilmeliyiz. Kürtlerle birlikte hareket edip BDP’yi gerçekten desteklemeliyiz. Bugüne kadar bu hareketi desteklemedik de ne oldu? Türkler bize ödül mü verdiler? Türklerin solcusundan da, sağcısından da, İslamcısından da bize ekmek yok. Sadece bize mastürbasyon yaptırıp oyalıyorlar. Ben artık Türklerin hiç birine güven duymuyorum. Türkler bencil bir millet. Türkler kavmi haklar paylaşımında çok benciller. Kimlik ve kültürlerini dillendirenlere çağın imkânlarını eşit şartlarda paylaşarak yaşatılmasına tahammül edemiyorlar. İfadelerimize bile tepkililer.”

Decenqua imzalı bir yorumda kullanılan bakış açısı bölünme konusunda gelinen noktanın vahametini anlatmada önem taşımaktadır.

“Tabi ki desteklemeliyiz. BDP Çin'deki her hangi bir parti değil, TC'de yasal bir parti. Mecliste olan bir parti… Ülkemizin Demokrasisinin Olgunlaşması için bir kesimin de beklentilerini talep eden bir parti. Taleplerimiz örtüşüyor ve örtüşen taleplerimizi temsil eden bir parti. Eğer Çerkezler asimile oluyoruz, kültürümüz, anadilimiz yok oluyor ağıtlarında samimi iseler, bu ağıtların şarkıya dönüşmesi için meclise çözümsel projeler, teklifler sunan bir parti BDP'yi desteklemeliler. Bütün kimliklerin, kültürlerin tanınmasını savunan, anadilde eğitim hakkında ısrar eden BDP Meclis dışı kalmamalıdır. Türkiye’miz Açılımlar rüzgârlarına maruz kaldıysa bunu Kürt kardeşlerimizin haklardaki ısrarlarına ve siyasallaşarak Meclise girebilmişliklerine borçluyuz. Açılımlar sayesinde Çerkez STK'ları daha bir faal olmuş ve Kamuoyuna basın kanalıyla daha çok sesini duyurabilme noktasına gelebilmiştir. Ne istiyoruz sorunlarımızın halli için diye düşünmeliyiz Çerkezler olarak. Sade Çerkezler değil, Lazlar, Boşnaklar, Araplar, Pomaklar v.s. hakikatten aynı asimilonik acıların içersindeyseler, bence aynı sorunlarda ittifak yapıp kamuoyu oluşturmalıyız Mecliste. Bu sorunlarımızın Çözümü için en yakın Partiyi desteklememiz kadar doğal ne olabilir ki? Hatta STK'larımız bu partiyi ziyaret edip, dirsek temasına geçip, kendi bünyesinden (bünyemizden) çıkardığı (mız) siyasilerimizi aday dahi göstermeli(yiz)dir. Birçok partide, birçok Çerkez kökenliler var diye ''En''lerimiz listelerine aldık, birbirimize fısıldadık çocuklar gibi sevindik bile. Aslında gülünç ve utanılacak bir şeydi. Hangisi Çerkezlerin sorunlarını partisinde gündemleştirdi. Devlet Bakanlığına kadar gelenlere şahidiz değil mi? Evet, ben acılarımızda, çözüm bekleyen ağıtlarımızda, kültür serbestilerinin devlet güvencesi altında teşvik edilerek haklarının sağlanmasında ısrarlı olan BDP'ye vereceğim oyumu. Ben Sorunlarımızın ''Hayra Hayra'' ''Tika Tika'' Kaşen, Cegu'dan, folklordan ibaret görmüyorum. Herkes bilmelidir ki, hiç bir evde, Aile arasında konuşarak artık bir dil yaşayamaz. Çünkü çok programlı hayat standartlarıyla yaşam gailesi içersine düşmüş aile bireylerinin 24 saatinin ancak 4-5 saati bir arada geçmektedir. Günümüzde bir dilin kalıcılaşması, daimiliği için çağın bütün imkânlarıyla (TV, Radyo, Basın ve bilhassa Anadilde Eğitim) takviye edilmesi lazımdır. Bu gün İstanbul da veya Türkiye’de birçok Ermeninin, Rum’un, Musevi’nin evine, cemiyetlerine gidiniz. Bir çoğu ağırlıkla Türkçe konuşur aralarında. Amma Hiçbir Ermeni, Rum, Musevi çocuğu, bireyi Anadilini (Rumca, Ermenice, İbranice) bilmiyor demek değildir bu. Neden... Çünkü Okulunda Türkçe Ağırlıklı Eğitim / Öğretim Görmesine rağmen, haftanın her günü veya bir kaç günü belli saatlerde ANADİLİNDE de eğitim görmektedir. Bir Okulda veya Tabelalarda Anadilde eğitim görmek ya da yazması o ülkenin üniter yapısına zarar vermez. Eğer verseydi, okullarımızda İngilizce, Almanca, Fransızca dersler verildiği için bütünlüğümüz nice olurdu. Birçok marketlerin, otellerin, cafelerin v.s tabelaları yabancı dilde, ne zararını gördük bütünlüğü, beraberliği zedeleyici?...”