Neslini sürdürebilmek için bütün canlılar var gücünü, gerektiğinde canını harcar. Zamansız kesilen ağaçlar kurumaya bırakıldığında yeni filizlerini büyütmek için çabalar. Ağacın gövdesi kurumadan filizler kurumaz.
Balıklar, kaplumbağalar, göçmen kuşlar binlerce kilometre yolu aşıp bir an önce yumurtalarını uygun yere bırakmaya çalışırlar. Bazıları kendi yavrularını göremezler, kendi neslini sürdürebilmek için ölümü göze alırlar.
Yaz aylarında köydeki evimizde kalıyorum. Anne kedi, her gün yakaladığı fareyi yavrusuna getiriyordu. Fotograflarını çekmek istedim. Elinden gelen çabayı gösteriyordu. Her gün yer değiştirdi. Biricik yavrusunu başta benden, sahibinden, diğer kedilerden, köpeklerden korumak için ne gerekiyorsa yapıyordu.
Özel hayatının fotograflanmasını istemiyordu. Günlerce uğraştım, ancak istediğim fotografları çekemedim.
Kediler, köpekler, kümes hayvanları; küçükbaş, büyükbaş hayvanlar, kuşlar yavrularına toz kondurmuyor. Bir köpek düşünün, sahibini korumak için ölümü göze alırken, kendi yavrunu korumak için sahibine saldırabilir.
Sadece hayvanlar değil, bitkiler de nesillerini sürdürebilme gayreti içinde. Apartmanın bahçesindeki iğde ağacı, üç tane meyvesini kış boyunca saklamış. Onları özenle korumuş. Baharla birlikte filizleri çıkmaya başladı. Havalar aniden soğumazsa yakında çiçekleri etrafa güzel kokular saçıp arıları davet edecekler. Arılar bal toplarken tozlanma sağlanacak; yeni meyveler boy vermeye başlayacak. Meyveler olgunlaşıncaya dek ağaçların büyümeleri yavaşlayacak.
Benzer örnekleri saymakla bitmez. Ne yazık ki aynı şeyleri bütün insanlar için söyleyemiyoruz. Uygarlaşan, kendini dünyanın en üstün varlığı olarak gören insanlar kendi çocuklarına; kendi çocukları yaşında korumaları gereken çocuklara yaptıklarını duydukça insan olduğumuzdan utanıyoruz.
Buz dağının görünmeyen yüzü görünen yüzünden daha büyükmüş. Dileğim görünmeyen, duyulmayan rezillikler de buz dağına benzemesin.