Yüce dinimizin esası; ulu Allah’ın varlığı, birliği, sonsuz kudret ve kuvvet sahibi olduğu, ulaşılmaz bir şefkat ve merhamet sahibi olduğu temel kuralına dayanır. Bu konuda en ufak bir tereddüt Allah korusun mümini imanından eder. Dinden çıkarır, ki, bu insan için eşi benzeri olmayan bir felakettir.

İnsan aciz, zavallı, Allah cc hazretleri muciz ve en güçlüdür. İnsan daima Allah’a muhtaçtır. Bir dakika düşünürsek bunu hemen anlarız. İnsan her şeye kadir midir? Hayır. Bir şeyi yoktan yaratabilir mi? Hayır. Ben ölmem diyebilir mi? Hayır. Hayır. Öyle ise, insan daima Allah’a muhtaçtır. Ona dayanmalı, ona güvenmeli, daima ondan yardım dilemeli. Ulu Allah’tan bütün günahlarının affını ve mağfiretini istemeli. Bu dünya ve ahiret işleri çiin asla ve asla ümitsiz olmamalıdır. Allah’ın rahmetinden ancak inkarcılar ümidini keser. İşte Allah’ın yüce fermanı:

“Ey işlediği günahlar nedeni ile Allah’ın rahmetinden ümidini kesenler. Sakın Allah’ın sonsuz rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahların tamamını affetmeye muktedirdir. Çünkü o sonsuz af ve mağfiret sahibidir. Gafuur ve rahiym odur.” Zumer suresi 53. ayet.

*

Ulu Allah kendisine yürekten inanan, ona güvenen ve ondan yardım bekleyen hiçbir mümin kulunu cehennemde bırakmaz ve ona azap etmez. Ne acıdır ki insanoğlu kendi elleri ile kendisini cehenneme sürükler. Allah korusun küfür ehli ise ebedi orada kalır. Ama iman ehli asla orada kalmayacaktır. Çünkü rahmanın fermanı budur. Bunun için müminin yapacağı tek iş, iman ve bütün günahlarına bir daha geri doönmemek üzere Allah’a tevbe etmektir. Kurtuluş budur.

*

İnsan bu dünyaya bir sefer gelir. Hiç kimsenin ikinci kez gelme şansı yoktur. Onun için dünyanın bütün zorluk, darlık, güçlük ve engellerine rağmen bu ömrü en iyi bir şekilde değerlendirmek, hem dünyada hem de ebedi ahirette mutlu olmak hepimizin amacıdır. Ancak bu amaca ulaşmak için hareketlerimiz zorluk ve güçlükler, imkansızlıklar nedeni ile sınırlıdır. Karşımızdaki bu engeller aslında biz insanların iyiliği için konmuş engellerdir.

Örneğin kul hakları; hiç kimse kimsenin hayvanın, doğanın hakkını haksız yere üzerine geçiremez. Hiç kimse kimsenin hududunu aşamaz. Harama sapamaz, hak yiyemez, zulüm yapamaz. Ahlaki zaaflar, içki, kumar, zina, gıybet, dedikodu, zem, iftira yapamaz. Fitne, fesat, haset, nazar gibi Allah’ın menettiği bu haramları işleyemez. Kullara ve ulu Allah’a karşı görevlerini terkedemez. İbadetlerini ihmal edemez Farzları aksatamaz. Yani Allah’ın emri, peygamberin kavlinden dışarı çıkamaz. Bunların hepsi insanoğlunun saadeti için konmuş ilahi emir ve nehiylerdir.

Herşeye rağmen insanoğlu beşerdir. Beşer şaşar. Çünkü insanoğlu gözü dönmüş iki düşman biri nefis biri şeytanla mücadele etmek zorundadır. İşte bu nedenle insan mümin bazen nefsine esir, şeytana kizir duruma düşer ve isteyerek bazen de istemeyerek haksızlığa, hukuksuzluğa, harama düşebilir, günaha dalabilir, ümitleri kırılır, imanı zayıflar. İşte o zaman tek sığınacak yer yüce Allah’ın tevbe, af ve mağfiret vaadidir, kapısıdır. Bunun için çok güçlü iman, sarsılmaz Allah inancı ve yüce Allah’ın rahmetine olan güvencidir. Kalbinde hardal danesi kadar imanla aherete göçen hiçbir mümin cehennemde ebedi kalmayacak, varsa kul hakları, allah haklarına ait cezasını çekip cennete pampak girecektir ve yürekten yaptığı tevbe ve bir daha terkettiği günahlara dönmeyenler inşaallah korkunç cehennemin üstünden geçtikleri halde onu görmeden cennete girebileceklerdir. Bu ilahi rahmet kapısı herkese canları bedenlerinde olduğu müddetce her zaman sonuna kadar açıktır. Bu nimetin sebebi; sarsılmaz iman, yıkılmaz inanç ve sağlam ameli salih güzel işler, hayırlar, hasenatlar, ibadetler ve tevbelerdir.

Netice: Allah’ın rahmetine hudut biçilemez. Yeter ki asi ve günahkar kullar ulu Allah bizlere ihsan ettiği fırsatları iyi değerlendirsin. Allah kullarını asla yakmak istemez. Böyle olmasaydı kabeed 1 rekat namazı yüzbin olarak sevap yazar mıydı. Yaptığı iyiliğe, hayıra bire bin verri miydi. Ramazan’da oruç tutan, ibadet eden, Kadir Gecesi’ni ihya eden mümin kuluna bin aydan hayırlı olan 83 sene dört ay ibadet etmiş gibi sevap verir miydi. İşte bütün bunlar ulu Allah’ın sonsuz rahmetinin bir sonucu çetin dünya yaşam koşulları nedeni ile işlenen günahların affına neden olması içindir.

Artık bu kadar nimete ve fırsata rağmen bir kişi imanını koruyamıyorsa, amelini hayra sarfedemiyorsa, bu imkanları yok sayıyorsa, Allah’a isyanda ısrar ediyor hakka önelmiyorsa yapacak birşey yoktur. Allah’ın rahmetini istemeyene Allah’ın mağfireti ulaşmaz. Herkes layık olduğuna hak ettiğine mutlaka ulaşacaktır.

Müjdeler olsun şu müminlere ki, ne kadar günahkar olursa olsun, af dileyip Allah’ın rahmetine girenlere.