“İYİLİK ETTİKLERİNİN KÖTÜLÜĞÜNDEN SAKIN”
AMA KÖTÜLÜK EDENİ DE BAĞIŞLAYABİLMELİ

Gerçekten de öyledir. Dermansız derde giriftar olmuş yüreği yanıyor. Evlatları çocuk, kendi genç bir hastanın yakarışı ile sapasağlamın duası eşit değildir. Yaralı, yüreği yanarak dua eder, sağlam ise sadece mırıldanır. Çünkü ihtiyaç duymaz. Ama dertli öyle mi, doktordan ilaçtan ümidini kesmiş, tek çare Allah teala hazretleri kalmış. Kalbiyle aman yarab diye feryat edenin duası nasıl eşit olur. Zaten Kur’an da buna işaret ediyor. Araf Suresi 55. ayette “Rabbinize gizli ve açık (dar ve geniş) zamanlarında yüreğiniz yanarak dua edin. Haddi aşmayın. Allah kendini aşanları sevmez” diyor. Olmayacak işler, “uçmak, kanat istemek, akıl ve mantık dışı arzular istemek” şeklinde sıralanıyor.
Mevlana hazretleri; sadece insanların değil hayvanların, hatta ağaçların, bitkilerin ve tabiatın da kendi dilince dua ettiğini beyan ediyor. Susuzluktan kurumak üzere yaprakları sararmış bir ağacın hali, su isteğini ifade eder. O Allah’ım bana su ver diye yalvarıyor .
Köpeğin uluması, sebepsiz kuşun ötüşü nedensiz değildir. Ashab-ı kehfin köpeği mağaranın ağzını terk etmedi. O sayede murdarlıktan kurtuldu da padişahların sofrasına oturdu. Eğer o köpek mağaranın kapısını terketseydi, cennete giremezdi. (Not: Ashab-ı kehfin köpeği, Hz. Ali’nin düldülü, atı, Üzeyr As.S.nin eşeği, Hz. Musa’nın asası vs. gibi bazı hayvanlar ve eşyalar cennete gireceğine dair R.SAV.in haber mahiyetinde hadisleri vardır. Hz. Mevlana onu ima ediyor.
Dünya zalim bir balık avcısı gibidir. Her an oltasına takılabilirsin. Dünyadan nimetlenmek o oltanın ucundaki yemi oltaya takılmadan yemek kadar zordur. Dua çaresizlerin çaresidir. Öyle ise ey çaresiz, çaren duadır. Aç ellerini havaya ver gönlünü Mevlaya. Her an devam et duaya. Emanet ol Mevlaya.
R.SAV.İN ENGİN HOŞGÖRÜSÜNDEN BİR ÖRNEK
Münafıkların başı Abdullah B. Ubey B. Selülün İslam’a ve R.SAV.e karşı ihanetlerine karşı R.SAV.in sonsuz hoşgörüsü hakkında;
Tarihte ve günümüzde birçok hoşgörü örnekleri vardır. İslam’da affedilmeyen günah, bağışlanmayan suç yoktur. Dünyada en ağır işlerin başında insanın uğradığı ihaneti , iftirayı, haksızlığı, cana, mala, namus ve şerefe yapılan haksızlıkları affedebilmek hoşgörebilmek kadar insan nefsine ağır gelen bir iş yoktur.
Hani derler ya, yılan bahçede bahçe sulayan adamın çocuğunu sokmuş. Adam da bir bel vurarak yılanın kuyruk tarafını kesmiş. Yılan kaçmış. Lisanı hal ile adama bundan sonra ne sen beni gör ve ne de ben seni, çünkü bende bu kuyruk acısı sende de evlat acısı varken biz bir daha görüşemeyiz. Ama R.SAV. efendimiz, bu düşünceden müstesnadır. Çünkü o insanlığa Allah’ın bir rahmetidir. Kendisine defaatle suikast tertipleyenleri canına kastedenleri, namusuna iftira edenleri bağışlayıp bağrına basacak kadar merhamet sahibi yüce bir peygamberdir. Fakat ne yaparsan yap, ne kadar iyilik yaparsan yap, insanoğlunun mayası bozuksa yine yapacağını yapıyor. Bu beni on kere affetti denmiyor. Neredeyse bu da kader diyesi geliyor insanın.
Tabi ki insanlıktan nasibi olmayanların tavrıdır bu. R.SAV. efendimizin bu konuda hadisleri var. “Kime iyilik ettiysen onun kötülüğünden sakın” buyrulmuştur. Ben bu hadisi şerifi 35-40 sene önce yıllarca kendisinden okuduğumuz feyz aldığımız hocamız Çorum eski müftüsü merhum Mustafa Özel’den sormuştum. Hocam, iyilik ettiğin insandan kendini koru” sözü hadis vakıa ama, asla mantığa, insanlığa ters. Sen iyilik yapacaksın, kötülük göreceksin. Adamın kötülüğünü bağışlayacaksın. Aynını sana yine yapacak. Sen buna bir daha nasıl iyilik edeceksin demiştim.
SÜRECEK