ADALET TERAZİSİNİ ELDEN BIRAKMAMAK

Varırlar, bir manifaturacı dükkanına... Bir top kumaş gösterip indittirirler terekten. Ve bir takımlık bir kumaş kes bize derler.
Mağaza sahibi, efendiler, böyle alışveriş olmaz, iyi beğenin, kesilen mal satılmış demektir. Fiyatına da razı olmuşsunuzdur. O zaman keserim.
Bakın efendiler, ben kasap değilim, koyunu parça parça ettirip de tezgahta bırakıp gittiğinize benzemez.
Oradan ayrılmışlar.
Kamil olan zat, işte bak, bu da Allah’ın bir veli kulu.
Bunların hangisi üstün söyle bana.
Kamil kişinin arkadaşı, “Kasap daha üstün olmalı”
Kamil kişi, hayır, çuhacı, manifaturacı daha üstün. Çünkü, o şeriata ticaretin kuralına göre hareket ediyor. Kasap ise maneviyat denizine dalmış. Fena fillah derecesinde yüce bir veli amma. Fakat geri dönüp şeriat sahasında hareket etmesi gerek. Haydi şimdi gidelim, kasabın doğrattığımız etleri alalım zarar görmesin.
Velinin kerameti ve rüyası ile şeriat gibi amel edilmez. Şeriat umumi, keramet hususidir. Umuma delil olmaz. Kasap bizi zaptiyeye şikayet etse zararını tazmin ettirir. Fakat işi o dereceye getirmeden bizi uyarması lazım gelirdi. Ama rüya alemine dalmış, dünyadan vazgeçmiş veli ama deli gibi hareket ediyor. Henüz olgunlaşmamış, anladın mı dostum. Şeriata uymayan hiçbir tasavvufi hüküm geçerli değildir.
Keramet de olsa, şeriata uygun olacaktır. Tarikat şeriatın enince ve aslül esas -aslına en uygun- hareket etme sanatıdır. Yani şeriatın uygulanmasına yaşantı haline gelmesine tarikat denir. Tarikat şeriattan ayrı bir şey değildir.
Örneğin; müteşeyyih, sahte şeyhin birisi başına kalabalık bir topluluk toplamış. İbadette ileri gidenlere, sizler arıtk olgunlaştınız. Namaz kılmazsanız da olur dermiş.
Şeriat alimi, tarikat arifi sanıyorum Abdulkadiri Geylani hazretleri olmalı, bu adamla karşılaşmış. Ona, siz çok ibadet edenlere, size artık namaz yok, siz öyle bir yere geldiniz ki, Allah sizden ibadeti kaldırdı diyormuşsunuz, demiş.
O sahte şeyh de, benim müritlerim ibadet sınırını aştılar, olgunlaştılar, onlara ibadet gerekmez, demiş.
O zaman, hakiki mürşit, ona “Behey zındık (inkarcı) duymadın mı Kur’an’da iki yerde vağbüt rabbeke hatta vetiyelekl yekin, ölüm sana gelinceye kadar rabbına ibadet et diye emrediyor. Bu seninki tarikat değil, rezalet” diye adamı uyarmıştır. Demek ki, şeriatsız tarikat olmaz. Demek ki 5 vakit namazı kılın emri şeriat, o namazı kılmak tarikattır. Yapmak, yaşamak tarikattır. Zaten şeriat ta, tarikat ta gidilecek yol demektir.
ŞERİAT ÖLÇÜLER VE KURALLAR DEMEKTİR
Genel anlamda dini hükümlere ve ondan çıkarılan kararlara şeriat denir. Zina haramdır. Faiz öyle, hırsızlık, haksızlık, kul hakkı yemek vs. bunlar şeri hükümlerdir. Bunlara dünya ve ahirette uygulanacak cezalar, iyiliklere verilecek mükafatların tamamına şeri hükümler, dini hükümler denir.
Kim olursa olsun bir Müslüman şeriat yolundan gidecek, adalet terazisini elinden bırakmayacaktır. Bir Müslümanın dünyada ve ahirette göreceği sonuç, bu ölçülere uygun yaşayıp yaşamadığı oranda olacaktır.
Müsbet hukuk dediğimiz kurallar da çoğu kez şeri kuralların aynısıdır. Şeriat işlenecek hükümleri önceden önlemek için nefsin arzularını frenleyici tedbirler koyarken, mücbet, beşeri hukuk nefsani arzuların önündeki engelleri kaldırmayı bir hak olarak görmektedir. Burada bir çelişki vardır. Çünkü nefsin bu dünyada doyması mümkün değildir. Mesela, zina, nikahsız ilişkidir. İki irade anlaşırsa serbesttir. Ancak nikahlı eşlerin zina yapmaları boşanma sebebidir. Cezayi bir sonucu yoktur.
SÜRECEK