Aradan çok zaman geçmeden bir gece yarısı sarayın tavanında bir takırtı başlamış. Padişah yataktan fırlamış. Tavana çıkmış, bağırmış “Kim o, gecenin bu saatinde bizi rahatsız eden?” demiş. O taraftan bir ses gelmiş: “Efendi, ben devemi kaybettim, onu arıyorum.” “Ahmak adam sarayın tavanında deve ne gezer!” “ Dinle öyle ise ey padişah, tavanda nasıl deve aranmazsa ve bulunamazsa kuş tüyü yataklarda akşam yatıp sabaha kadar uyuyarak da Allah bulunmaz”demiş ve kaybolmuş.
Bu olaydan sonra İbrahim Ethem, tacı, tahtı, sarayı terk ederek yollara, ovalara, dağlara düşmüş. Süsü saltanatı terk etmiş, sofilik yolunu seçmiş. Mekke’de uzun zaman kalmış. Bal-kaymakla, baklava-börekle beslenen koca padişah arpa ekmeği yiyerek çalışıp elinin emeğini yiyerek geçinmeye başlamış. İrfan yolunda bir hayli ilerlemiş. Tasavvufi tabirle 3’ler, 7’ler, 40’lar gavs ve kutup en yüksek manevi derecelere ulaşmış. Eşyayı, kafa gözü ile değil kalp gözü ile görmeye başlamış.
İbrahim Ethem’in deniz kenarındaki kerameti: (Mevlana anlatıyor)
İbrahim Ethem hazretleri bir yolculuğunda deniz kenarına varır. O ruh sultanın abasını dikiyor. Ansızın oraya bir emir, padişahlığındaki, memleket emirlerinden birisi gelir. Aslında İbrahim Ethem tacı tahtı kimseye haber vermeden terketmiş ve tebdili kıyafet uzun yıllar kaybolmuş, annesi Sultan ana, paşalarına, derebeylerine, emirlerine onu çok aratmış ama bulamamışlardı. İşte o emirlerden birisi İbrahim Etem hazretlerini deniz kıyısında abasını dikerken görmüş ve tanımış. Tazimle huzuruna varmış, elini öpmüş. Fakat büyük bir taaccüple 7 iklimin padişahlığını bırakıp da dilenciler gibi abasını dikmesine şaşmış kalmış. İbrahim Ethem hazretleri, emirin kalbini ve kafasını keşfediyor ve gülüyordu. Çünkü, şeyh bir aslandır. Gönüller onun ormanıdır. (Beyit 7149 Mesnevi) Yani bir aslan orman içinde nasıl gezerse Hz. Şeyh de insanların gönüllerinde geziyordu. Böylesine bir yüceliğe ulaşmış ama herkes onu dilenci sanıyor. Dünyanın bütün esrarı gizlilikleri ona ayandı. Allah dünya ehline esrarını sefretmiş, örtmüştür. Ama maneviyat erleri için bu örtü kalkar. Onun için demişlerdir ki, “Sofrada elini, mecliste dilini, evliyanın yanında kalbini tut. Yoksa kalbini okurlar.” Bunlar R.SAV.in mucizeleridir. Evliyadan olunca adına keramet denir.
Mekke’nin fethinde R.SAV. Kabe’yi tavaf ederken Ebu Sufyan da yanında iman etmiş ama imanı kalbine inmemiştir. Çevreden adamlarımı toplasam da, şu adamı (R.SAV.i kastederek) rezil etsem diye kalbinden geçiriyormuş. R.SAV. Ebu Sufyan’ın yanına varıyor, “Dikkat et, o adam seni yine rezil eder” buyuruverdi. O zaman Ebu Sufyan “kalbimde tereddüt kalmadı” diyor.
Yine o anda başka birisi bir terörist R.SAV.i öldürebilir miyim diye takip ediyordu. R.SAV. adamın kalbini okudu. Ey efendi, kalbini bozma, temiz tut. “Vallahü yağsumüke minennas”. “Allah seni insanların şerrinden koruyacaktır” buyurdu, diyerek adamın kalbini sıvadı. Adam kamil müminlerden oldu.
Hz. Yusuf hasretinden ağlayarak gözleri ama olan babası Yakup A.S.e Mısır’dan kardeşleri ile gömleğini gönderdi. Babam bunu gözlerine sürsün dedi ve Yakup AS. Yusuf’un gömleğini eline almadan vallahi Yusuf’un kokusunu alıyorum dedi. Getirilen gömleği gözlerine sürünce gözleri cam gibi açıldı. (Yusuf suresi 92,96. ayetler)
SÜRECEK