ALLAH’IN RESULÜ, “ALLAH’TAN DAİMA İKİ
CİHANDA DA HAYIR İSTEYİNİZ” BUYURUYOR

R.SAV. efendimiz hasta sahabiyi ziyarete gidip hal ve hatırını soruyor. Hasta ziyaretinin önemini bildiriyor. İnsanlar bütün iyilikleri unutabilirler. En son hastalığında kendisini ziyarete geleni unutur, yani unutmaz. Çünkü hastayı ziyaret Allah’ı ziyarettir. Hadisi kudside: Ey kulum, ben hastalandım beni ziyaret etmedin diyecek. Kul da yarabbi sen nasıl hasta olursun diyecek. O zaman ulu Allah, benim falanca kulum hastalandı da onu benim rızam için ziyaret etmedin diyecektir.
Mevlana hazretleri bu hadisi kudsiye işaret ediyor. R.SAV. hasta sahabiyi ziyaretinde, sahabinin ölmek üzere olduğunu gördü. Üzülerek “Ey yarı gar” mağara arkadaşı, sevgisini izhar için söylüyor. Hasta Resulüllahı karşısında görünce, sanki dirildi. Yeniden yaratılmış gibi oldu. Şükrolsun bu hastalığıma ki kainatın efendisi beni ziyarete geldi diye sevinçlendi. Bu maiyetsiz kainat padişahı bana sıhhat sundu ve afiyet sundu dedi. Sıhhat gaflet getiriyor. Hastalık kıymet bildiriyor. Hastalık içinde hazine bulunan harabeye benziyor. Harabeye kimse itibar etmez. Ama orada hazine var. Hem hasta, hem bakıcısı hem de ziyaretçisine...
R.SAV. efendimiz hasta sahabiye, herşeyin bir sebebi vardır. Bazısı bilinir, bazısı bilinmez. Acep senin hastalığının sebebi nedir. Acaba bilinmezlikten zehirli bir yemek mi yedin, yoksa münasebetsiz bir dua mı ettin de böyle oldun? Hasta sahabi neden hastalandığının sebebini bilemedi ve ettiği hayırsız duayı hatırlayamadı. Neticede R.SAV.e malum olmuş olmalı ki; “Nefsin mekrinden –kötülüğünden- perişan olarak yaptığın duayı hatırla” buyurdular. Adam yine hatırlayamadı. Sonra R.SAV.in nuru Muhammedi hürmetine hatırladı ve anlatmaya başladı.
R.SAV. efendimiz kabir azabından, mahşerin dehşetinden, cehennemin şiddetinden bahseden ayetleri okuyup halka anlatırken günahlarından pişman olup tevbekar olacağı yerde, “yarabbi ben bu azaba ahirette dayanamam benim cezamı bu dünyada ver” diye devamlı dua edermiş. R.SAV. efendimiz “Allah’tan daima iki cihanda hayır isteyiniz. Yani hakkında hayırlı olanı talep ediniz. Cenab-ı Hakk’ın duaları mutlak kabul ettiği eşref saatleri vardır. Dualarınız o saate isabet ederse geri çevrilmez” buyurmuştur. Bu makbul saatlerin ve mekanların birçokları bildirilmiştir. Genelde mübarek günler ve geceler Cuma saati, Kabe’de, Arafatta, camilerde, Ravza-i Nebi, Medine Mescidinde, Kudüs Mescidi Aksa gibi yerlerde yapılan dualar böyledir. Devamlı “Yarabi dünyada da afiyet ver, ahirette de afiyet ver” diye dua edin buyurmuştur.
Afiyet, maddi ve manevi bütün zararlardan iki cihanda –dünya ve ahirette- emin olmaktır. Sıhhat ise, bedenen ve ruhen sağlam olmaktır.
Mesnevi beyit: 6205
R.SAV. hasta sahabiye “Sebegat rahmeti ala gadabi” Yani, duymadın mı Allah’ın rahmeti gadamını geçmiştir. Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun, kuşun ağzındaki çamur gibidir. Ulu Allah’ın rahmeti deryalar gibidir. Kuş gagasını denize batırınca kuşun ağzında çamurdan eser kalır mı. Asla. İşte kul da yürekten gelerek geri dönmemek üzere günahlarına tevbe ederse, Allah teala o kulunu affeder. Çünkü Kur’an’da büyük günahları işleyenlerin veya büyük günahların dehşeti anlatılırken herşeyi arkasında “vemen-vef fementübe” Eğer tevbe ederlerse Allah onları affeder buyuruluyor. Böylesine müjdeler varken bana ceza mı bu dünyada ver diye dua etmek bir hamakat, ahmaklık olarak değerlendirilebilir. Aslında işin inanç boyutuna bakılırsa kuvvetli imanı cezanı bu dünyada çek burası geçici dünya diye düşünülebilir. Ama doğru bir yaklaşım olmaz.
SÜRECEK