R.SAV.İN HASTA SAHABİYİ ZİYARET ETMESİ...
VE DUA HUSUSUNDA İKAZI

Yüce İslam dininin ana temellerinden birisi hayıra yapılan duadır. Sanki Kur’an’ın her ayeti bir yönüyle dua ile ilişkilidir. Kur’an’da direkt dua ile ilgili 200’den fazla ayet vardır. Bundan daha çok da hadisi şerifler vardır. Biliyorsunuz ki, dua sığınma ihtiyacı, insan hayatının sigortası gibi bir şeydir. Dua bütün dinlerde vardır. Zayıfın, güçlülerin güçlüsü olan Ulu Allah’a halin arzıdır.
Herşeyin bir usulü erkanı olduğu gibi, duanın da bir çok teferruatı –zamanı- çeşidi, şekilleri vardır. Altından kalkamayacağımız işleri faydalı olsa da istememeliyiz. Hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz. İşte bu yazımızda bu son cümleyi açıklayan örnekler sunacağız.
R.SAV. zamanında ashaptan birisi hastalanmış. Uzun zaman R.SAV.in gözünden uzak kalmış. R.SAV. sahabiyi camide birkaç gün görmeyince sormuş. Ağır hasta olduğunu öğrenmiş. R.SAV. efendimiz kelimenin tam anlamıyla mükemmel bir insan, hakiki bir Müslüman, en yüce bir peygamberdi. Hiçbir işi eksik yapmaz, İslam’ı tam, noksansız, Allah’ın istediği gibi yaşardı. Çünkü O’nun için “ve inneke le hulukın aziym” Kalem ayet 89. “Ey habibim Muhammed SAV. Sen yüksek bir ahlak üzerisin” buyurulmuştur.
İslam’ın güzellik ve özelliklerinden biri iyi ahlaktır. Aynı zamanda insanlık icabıdır. Hasta olanların gözü kapıdadır. Asker yolu gibi ziyaretçi gözler derler. Tabii bunun da bir usulü vardır. O da ayrı bir konu. Mesela, kısa olmalı. Hastaya moral vermeli, dua etmeli, hastanın duasını almalı. Hatta hasta ziyareti, hastadan çok ziyaretçiye yarar. Çünkü hastanın - müzdarın duası önünde perde yoktur, buyurmuştur R.SAV.
R.SAV. efendimiz bu hasta sahabiyi ziyarete gidiyor. Bu hastanın kim olduğu belirtilmemiş, ama aşere-i mübeşşere cennetle müjdelenen on kişiden Sad İbni Ebi Vakkas’dır demişlerdir. Çünkü, R.SAV.in Saad B.Ebi Vakkas’ın hastalığında ziyaretini herkes biliyor. Hz. Muhammed SAV. Ebi Vakkas’ı ziyaret ediyor. Ona dua ediyor. Zamanın meşhur hekimi Haris B. Kelde’yi çağırıyor. Tedavi tavsiye ediyor. Yani dua ettim yeterli demiyor. Oysa R.SAV.in ettiği dua geri çevrilmez. Tevessül sebebine yapışmak tevekkülden evvel gelir buyurulmuştur. Teşebbüs tevekküle mani değildir. Tevekkül, sebebine yapıştıktan sonra işi Allah’a havale etmek bir tevekküldür. Eğer şifa mukadderse, kaderinde varsa, sebepler fayda verir. Mukadder değilse mucize ve keramet zuhur etmez.
Ehlüllahtan Marufu Kerhi (veli kullardan) hastalanmış. Bağdat halifesi onu meşhur olan Yahudi doktora göndermiş. Hekim Marufu Kerhiyi muameye etmiş ve ümit yok, ölümün eşiğinde demiş. İstediğin ne, canın ne istiyorsa gönderiyim demiş. Maruf hazretleri doktora “canım senin Müslüman olmanı istiyor” deyince, hekim “ben Müslüman olursam sen iyileşecek misin” demiş. “Evet bir şeyim kalmaz, iyileşirim” demiş. “Peki öyleyse, Eşhedüenlailaheillallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü veresulüh. Hadi Müslüman oldum, iyileş bakalım” deyince, Marufu Kerhi hazretleri kalkıp ayağa dikilmiş. Hekim bu hali görmüş, ölmek üzere olan hastanın birşeyi kalmadığını görünce, şaşırmış ve gerçekten inanarak Müslüman olmuştur. Bunlar mucize ve keramettir. Herşey Allah’ın elindedir. Her zaman tecelli etmez, ama ezelden tağdir edilmişse Allah kün ol der, feyekün hemen oluverir. Bu Allah’ın izni ve iradesiyledir.
SÜRECEK