(Kamış değneği at yapıp ona binen velinin, kendini deli göstermesi. -Herkesin onu deli sanması-) (Beyit 6351-6407 arası)
Allah’ın sevgili kullarından birisi bir kamışa binmiş, onu ata binmiş gibi sokaklarda koştururmuş.
Akıl danışmak isteyen bir talip, -isteyici- ona bağırmış. Ey süvari, atını beri sür. Meczup veli (görüşte deli) çağıranın –sailin- yanına gelir. Kendini çağırana bir deli ağzı ile “çabuk söyle ne söyleyeceksen, bizim at haşindir, huysuzdur, sana çifte atmasın” der. Sual sorucunun gülmekten mecali kalmaz. Onu bırakır ve meczuba latife ederek;
“Ben bu mahalleden evleneceğim de, sen de bu mahallelisin, bana uygun, lâyık bir kadın var mı, gidip Allah’ın emri ile onu isteyeyim.” Meczup veli, (görünürde deli olan) kişi, “Bu mahalledeki bekar hanımlardan malumatım yoktur” dedi, “Ancak her mahallede, beldede geçerli olan bir ölçüyü sana söyleyebilirim. Bak efendi; Dünyada üç kadın tipi vardır. İkisi bela, üçüncüsü aliyyülalâdır. Define gibi ele zor geçendir. Birincisinin yarısı senindir. İkincisinin hiçbiri senin değildir. Üçüncüsünün tamamı senindir.”
Bunları deyip sürdü kamış atını, “Benimle fazla oynama, atım sana zarar verir”…
Bilge şeyh atını çocukların arasına sürdü.
Sual soran; bu kişinin deli değil, veli olduğunu hissetti ve peşinden koştu ve meczuba “Bir şey sordum, mülahem gizli bir cevap verdin. İzaha muhtaç. Ben bir şey anlamadım. Bunu bana açıkla” dedi. Meczup cevap verdi: “Kardeşim, eğer hiç evlenmemiş kız alabilirsen tamamen senin olur. Seni bilir, gözü ilk önce seni görür. Gamdan uzak olursun. Yarısı senin olan ise çocuksuz dul kadındır. Hiç senin olmayan da, başka kocasından çocuğu veya çocukları olandır. Çünkü gönlü, kalbi, varlığı onlar içindir. Sana sadece sureti kalır. Kalıbı kalır. Sonradan meyli çocuklarına akar. Bedeni sende, gönlü onlardadır” (Bu sözler doğru mudur, ha evet tamamiyle doğru olmalı amma bu genel kuraldır ve tecrübe ile sabittir. Tecrübe en gerçek ilimdir. Çünkü deneye dayanır.) deyip kamış atını sürdü. Sual sorucu arkasından tekrar bağırdı. Meczuba, “Bir sualim daha var”. “Sor, acele et” dedi. Çocuklar topumu kaptı diye onu eğledi ve şunu ilave etti: “Sen ki deli görünümündesin ama en akıllı alimlerin sözünden daha etkili söz ediyorsun. Neden bu delilik zırhına büründün. Meczup cevap verdi. “Bizim şehrin insanları beni şehre kadı (baş hakim) yapmak istediler. Ne yaptımsa ellerinden kurtulamadım. Zarureten deliliğe vurdum. Ellerinden öyle kurtuldum. Aslında ben bir hazineyim, delilik beni gizliyor. Bu millet akıllıyı deli, deliyi de veli eder. Kanatsız insanı kartallar gibi göklere çıkarır, yanı insanların ayranları kabarır, göğe çıkardıklarını ters çevirir yere pat diye düşürüp parçalarlar. Senin anlayacağın işlerine gelirsen başlarına taç, işlerine gelmezsen .. ederler. Onun için benim ilmim cevherdir (asıldır). Ben şeker kamışı, şeker pancarı gibiyim. Şekerim kendimdendir. Şerbetin şekeri ise dışardandır. Görmez misin, Allah dilerse Mürsel Nebi (kendisine kitap verilen peygamber) Hz. Musa’ya vermediği ilmi Hz. Hızır’a vermiştir. “Ve Allemnahü minledünna ilma” Biz ona indimiz, katımıdna (le dünni) ilmin verdik. Yani fizik ötesi gayp ilimlerini verdik. (Kehif 65. ayet) Bana insan daima faydalı ilmi istemelidir. R.SAV. de “Yarab faydasız ilimden korkmayan kalpten doymayan hırstan sana sığınırım” buyurmuştur.
SÜRECEK