İNSANIN BİLDİĞİ, BİLMEDİKLERİNİN
YANINDA DENİZDE DAMLA GİBİDİR

Hz. Mevlana, “Her zaman hile kuvvetten üstündür” diyor. (Mesnevi beyit 5919). Ejderha kuvvetlidir ama hile bilmez. İnsanoğlu ejderhaya göre güçsüzdür, ama hile onu güçlü kılar. Kuvvetiyle alt edemediği ejderhayı aklın hilesi ile yok edebilir. İşte sana bu üstünlük gökten, yukarıdan gelmiştir. Hikmeti görmek istersen gözünü göğe dik. Gözünü güneşe bakmaya alıştır. Yarasa ışığa bakamaz. Aydınlık onun tuzağıdır. Burada Hz. Mevlana, kainata ibretle bakılmasını ilahi hikmetlerin görülmesini ve nimetin, mevcudatın hakiki sahibinin bilinmesini anlatmak istiyor.
Ulu kudretin bilinmesi ona boyun eğilmesini gerektirir. Bu da ulu Mevlanın nimetine ulaşmak için çalışmayı icabettirir. Böylece dünya ve ahiret nimetlerine ulaşılır. Bu çalışma hiç ölmeyecekmişsin gibi dünyaya, hemen ölecekmişsin gibi ahirete olmalıdır. Yani iki kanatlı bir kuş misalidir. Dünya için ahiret, ahiret için dünya terk edilmemeli, dengeli bir orta yol takip edilmelidir.
“Elkasibu illabibüllah” hadisi, kazanan Allah’ın sevgilisidir. Dünya bir vakit namazı kaçırmaman ise ahiret içindir. Helalinden kazanmak ve emredilene harcamak da kazancın şerefi ve izzetidir. Bu Allah’ın kesin emridir. Kur’an’da Zümen Suresi 9. ayet (kazanç çalışmakla, ilim öğrenmekle çoğalır) “Gül hel yestevillezine yağlemüne vellezine la yağlemün” De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilmediklerinizi bilenlerden sorun öğrenin ayetleri; ilimle, irfanla, ceht ve gayretle çalışmayı emrediyor. Herşeye rağmen insan bu dünyada herşeyi bilemez. Ama kazandıkça azlığını, okudukça cehlini anlar ve daha çok gayrete gelir. Burada bir husus gözden kaçmamalıdır. Okumak sadece kalem defter ve kitapla olmaz. Görmek, işitmek, yapmak, yani tecrübe yaşantı ile de olur. Onun için “tecrübe en gerçek ilimdir” denmiştir ki, ilim ve fen dilinde buna deney, dene-sına-gerçeği bul denmektedir. İnsan ne kadar zengin olursa olsun, Allah’tan daha zengin olamaz. Hatta kainat onun olsa Allah’ın zenginlik denizinden bir damla almış olur. Ne kadar alim olsa ulu Allah’ın ilmi yanında solda bin sıfır olur. Bunun da farkında olmalı. Alim cahili, zengin fakiri hor görmemelidir. Vakıa insanın bilgi ve tecrübesi arttıkça insan cehlini ve geçmişini daha iyi anlar. Çünkü bilinenlere göre bilinmeyenler denizden damla mesabesindedir. Bu eskilerde böyle idi, şimdi de böyledir. Şöyle 50 senenin üstünde olanlar geriye baktıklarında bugün demode olan birçok yeniliklerin geçmişte olmadığını görür ve durumunun farkına varır. Dünyanın penceresi terakkiye, yükselmeye ve yeniliklere daima açıktır. Bu da insanların mesaisi ile olmaktadır.
Hanefi Mezhebinin İmam-ı Azam’dan sonra birinci adamı Harunu Reşidin (Abbasi halifesi)dir. Ona Harun Reşit bir sual soruyor. Ebu Yusuf bilmiyorum efendim diyor. Halifenin vezirlerinden birisi, Hz. İmama saygı dışı bir sertlikte padişaha yaltaklanmak için “Emirel müminin sana işte şu kadar çuvalla para veriyor, sen bilmiyorum diyorsun” diye çıkışınca, İmam-ı Yusuf hazretleri şu arifane cevabı veriyor. “Efendi benim aldığım maaş benim ilmim derecesi kadardır. Ben bildiklerim kadar maaş alıyorum. Eğer bilmediklerim için de maaş alsaydım Halifenin değil kainatın hazinesi yetmezdi” diyerek insanların bilgilerinin bilmedikleri yanında denizde damla olduğunu anlatmak istemiştir.
Osmanlı uleması, Allame Şeyhülislam İbni Kemal önceleri ilmine mağrur olurmuş. Bir gün yanına derviş kıyafetli bir arif geliyor. “Ey İslamın yüce şeyhi, sana bir sualim var. (siz herşeyi bilirmişsiniz, kendinizi yüce, diğerlerinin ilmini cüce görürmüşsünüz) Bana Allah’ın ilminin yanında alimlerin ilmini anlatır mısın? Bana bir şekilde gösterir misin?” der. Allame İbni Kemal bir daire çizer, bu bir misaldir. Allah’ın ilmi daire kadar, insanların hepsinin ilmi ise daire içindeki nokta kadardır.
Allah’ın yüceliğinin ilmini anladın mı, der. O arif derviş teşekkür ederim. Mevlanın ilmini anladım. Peki bir nokta kadar olan insanların alimlerin ilmi içinde sizin ilminiz ne kadar bunu da bana gösterebilir misiniz, deyince, noktanın neresini göstersin. İbni Kemal dervişe verecek cevap bulamamış. Bundan sonra ben bilirim dememiş. İlimde gururu terketmiştir. Bu da ilmin hilmidir, yüceliğidir, alçakgönüllülüğüdür.
SÜRECEK