Hz. Musa ile Hızır arasında geçen ilginç olayları anlatır. Hz. Musa, Ulu Allahın mülazim bir peygamberidir. Hızır ise nebi midir, veli midir tam belli olmayan, ancak Allah’ın kendisine ledünni –fizik ötesi- ilimleri verdiği yüce Allah’ın sevgili kuludur.
Hz. Allah, Hz. Musa’ya hikmetini göstermek için Hz. Hızır’la bir yolculuk yapmasını emrediyor. Her ikisi (Musa ve Hızır A.S.) denizin birleştiği yerde buluşup yolculuğa çıkıyorlar. İlk yolculukları gemi yolculuğu oluyor. Hz. Musa, Hızır’a bana bilmediğimi öğremen için sana tabi oluyorum, dedi. Hızır A.S. de “benimle yolculuk yapacaksan hoşuna gitmeyen olaylar göreceksin. Bana karışmayacaksın” diye söz aldı. Gemiye bindiler. Gemi yepyeni bir gemi idi. Geminin kaptanı bunların mübarek birer kişi olduklarına inanarak ücretsiz olarak yolculuk yapmalarını sağlamıştı. Emi yol alırken, Hızır eline aldığı bir balta ile gemiyi yaraladı ve geminin su almasına sebep oldu. Gördüler ve mani oldular. Hz. Musa sabredemedi. “Bizi ücret almadan gemisine alan bu iyi insanların yepyeni gemisini neden deldin, gemiyi yaralayıp kalitesini düşürdün” dedi. Hızır’a, “Hızır, ben sana demedim mi, sen bana sabredemezsin diye” söylendi. Musa özür diledi.
Gemiden indiler, yola devam ettiler. Yolda bir erkek çocuğa rastladılar. Hızır çocuğu tutup öldürdü. Hz. Musa sabrını bozdu ve Hızır’a çıkıştı. Tertemiz bir çocuğu suçsuz yere öldürdün. Hızır sen bana sabredemezsin demedim mi dedi. Tekrar anlaştılar sabretmeye. Yürüdüler, bir köye geldiler. Acıktılar, kimden bir yiyecek istedilerse de kimse bir lokma yiyecek, bir bardak su vermediler. Nihayet ökyün çıkışında yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır manevi gücünü kullanarak eğri duvarı doğrulttu. Hz. Musa sabredemedi. Hızır’a bu köylüler bize bir lokma yiyecek vermediler. Sen onların üzerine yıkılacak olan taş duvarı doğrultup yıkılmaktan kurtardın. Hızır, Hz Musa’ya, artık son, ayrılıyoruz. Ben senin gibi sabrı az olanlarla yolculuk yapamam. Bu yolculuğumuzda olan sebebini bilmeden itiraz ettiğin olayların hakiki sebeplerini sana arzedeyim de öyle ayrılalım.
1.Gemi var ya, onlar denizde çalışıp rızık kazanan fakir kardeşlerin gemisiydi. İleride korsanlar sağlam gemileri gasbediyorlardı. Gemiyi yaraladım ki, onu beğenip almasınlar. Ve öyle de oldu. Korsanlar gemi yaralanmış diye gemiyi gasp etmeken vazgeçtiler. (Kehif, ayet 79)
2.Erkek çocuğa gelince... O çocuğun anne ve babaları mümin kişilerdi. Bu çocuğu öldürdüm, çünkü bu çocuk büyüyünce zalim bir kişi olacak ve anne ve babasına zulmedecekti. Bunu önlemek için Allah’ın emri ile çocuğun zulmüne mani olmuş oldum. (Kehif, ayet 80)
3.Yıkılmaktan kurtardığım duvara gelince. O duvarın sahibi öldüler. İk iyetim çocuk bıraktılar. Babaları o duvarı yaparken duvarın altına bin binayı yapacak kadar altını (hazineyi) duvarın altına koydu. İleride duvar yıkılınca çocuklarım bu parayı bulsunlar ve evlerini yapsınlar istemişti. İşte yetimin kefili Hz. Allah’tır. Emretti, o duvarı yıkılmaktan kurtardım. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. Hikmet ve ibret sahibi kudret sahibi Hz. Allah’ın iradesi ile yaptım. Olaylara çıplak gözle görenler buradaki gizli adaleti göremezler. Eğer gayp alemi insanlara bildirilseydi, onlar bundan asla memnun olmazlardı. Zira bu durumda hayatta olmazdı. 30 yaşında öleceğini bilen bir genç hiç okula gidip eğitim öğretim yapar mı. İleride ferdi veya toplumsal olaylarda öleceğini, öldüreceğini önceden bilen insanlar bu durumda nasıl yaşardı. Taht kavgaları, iftiralar, işlenerek orkunç günahlar insanları bu dünyada yaşatmazdı. Sureyi kehfin 60-80. ayetleri ile anlatılan bu ilginç olaylara bu açıdan bakarak değerlendirilmelidir.
Sürecek