Demek ki adalet, eşitlik, dürüstlük, doğruluk hayata hakim olduğu oranda toplumda huzur vardır. Yoksa, anarşi doğar. Adalet sadece insanlara değil, diğer canlılara ve tabiat varlıklarına da lazımdır. Adalet herkesin hakkını hakkı nispetinde kendine yani “Sezar’ın hakkını Sezar’a, kizirin hakkını kizire” vermektir. Aksi halde, haksızlık zulümdür. Adalette esas olan dengeli yaşamaktır.
Manevi açıdan adalet; Allah ve resulünün emir ve tavsiyelerini içeren Hz. Kur’an’a ve R.SAV.in sünnetine uygun yaşamaya da adalet denir. Ne ifrat ve ne de tefrit yani ne az ne çok aşırılıklardan kaçınarak emredileni yapmak, nehyettiklerinden kaçmak şeklinde özetlenebilir. Ahlak - etik açıdan adalet, ahlaki umdelere mutabık yaşamaktır.
Deyim olarak adalet: Davranış ve hükümde doğru olmak, haklıya hakkını vermek, canlılar ve cansızlar arasında onların yaşamalarını sağlamak. Ferdi ve toplumsal ilişkilerimizde eşitliği sağlamak, sosyal adalet dediğimiz toplumsal varlıkların eşit paylaşımı, bölüşümünü sağlamak. Herkese gücü nisbetinde külfet yüklemek, herşeyin olması gerektiği gibi olmasını sağlamaktır. (İslam Ansiklopedisi)
Adil: Adaleti sağlayan. Hakkı halka hakim kılan. Dünyevi ve uhrevi eşitliğin sağlanmasında, yasa, yargı ve yürütmede gerekli düzenlemeleri yapan ve uygulayanlara adil denir. Bugünkü ifadesi ile, TBMM hükümet ve yargı ile ilgili adaleti sağlayacak kuralları koymak ve yürütmek.
Eladil: Yüce Allah’ın en büyük sıfatlarından birisidir. Allah cc. Adili mutlaktır. Şaşmaz ölçü sahibidir. Başka bir tarifte ise, başkalarının eş, dost, akraba hatırı, dünya menfaatleri, mal, mülk, makam, mevkii gibi dünyalıklardan etkilenmeyen, Allah’tan başkasına boyun eğmeyen hak ve hukuktan ayrılmayan, hakkaniyete uygun olan demektir. Bu hakkı koruyan bu dünyada Adliye teşkilatıdır. Hz. Ömer’e nisbet edilen “Eladlü esasül mülk” “Adalet Mülkün Temelidir.”
Kur’an’da Araf 7/181. ayet, “Yarattıklarımızdan daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur”. Hucurat 9. ayet “Adaletle hükmediniz. Allah adil olanları sever” . Yalan söylemek zulüm, doğru özlü ve doğru sözlülük adalettir. Hz. Mevlana’nın; “Ya olduğun gibi görün, veya göründüğün gibi ol, halkı yanıltma” sözü de adaleti simgeler.
Adaleti yanıltan yollardan birisi yalandır. Yalan yere yemindir. En ufak bir konuda da olsa yalan yılandır. Hakkı zehirler. Nerede, ne zaman, nasıl şartlar altında olsan da doğrudan ayrılmamaktır adalet.
Enam Suresi 152. ayette “En yakının bile olsa adaletten ayrılmayınız” Konuşmada bile ölçülü ve doğru olmak adalettir. Nisa 135. ayette “Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendi nefsiniz ana babanız ve akrabalarınız aleyhine bile olsa Allah için doğruluktan ayrılmayın. Daima Allah için şahitlik yapın. Hakkı ayırımsız söylemek adalettir” Gerçeğin dışına çıkmayınız, zulümdür. Zulüm asla payidar olamaz.
Yüce İslam dini adalet ölçüleri üzerine kurulmuştur. Toplumu ayakta tutan huzur adaletle sağlanır. Anarşi ve huzursuzluk ise haksızlıklardan doğar. Ne zaman güçlü hakkını gücü ile alırsa o zaman adalet rafa kalkar. Esas olan güç değil, haktır. Adalet güçlünün freni gibidir. R.SAV.den bir örnek:
Müslümanlıktan önce Arabistan’ın umumi ahvali zulüm esasına dayalı güçlü üstün, güçlü haklı, zayıfın hakkı yok. Her hüküm daima zayıfın aleyhine işliyor. Güçlünün acımasızlığı zayıfın zilleti ezilmişliğine dayanıyordu. “Beni mahzun kabilesi, suç işleyip hiçbir ceza görmemeyi adet edinmiş zalim bir kabile idi.”
Astığı astık, kestiği kestik aşırı zalim bir kabile idi. Başkaları bir suç işlerse hemen cezalandırırlar. Kendilerinden birisi suç işlerse çeşitli dalavere ve entrikalarla suçlunun affını sağlarlardı.
SÜRECEK