Zaten ayetlerde de bu böyle bildiriliyor; “İntensurullaha yensurküm ve sabbit akdameküm” Eğer siz Allah’a yardım eder, yani onun emrine sarılır, onun yolunda giderseniz o sizin giriştiğiniz işlerde ayaklarınızı sabitler, sizi başarıya ulaştırır” buyuruyor. Ve yine “Vellezine cahedü lanehdiyenneküm sübülena, veinnellaha lemeal muhsiniyn”, yani, sizler Allah yolunda samimi, içten bir niyetle yürürseniz, çalışırsanız, Allah sizin önünüzdeki engelleri kaldırır ve size en güzel iyiliği yapar.
İşte biraz evvel ifade edilen dağ yolunda yağmura tutulup mağarada mahsur kalan yolcuların kurtuluşu, Hz. İbrahim’in Allah’a teslimiyeti sonucu Hz. İsmail’in kurbanı yerine yüce mevlanın koçu kurban göndermesi, nice günahkarların ihlasla hakka yönelmeleri sonucu ebedi kurtuluşa ermeleri hep samimiyet ve içten davranışları sonucu Allah’ın yardımıyla olmuştur.
Şimdi bu konu anlaşılmıştır. Ancak ihlas ve samimiyete ve iyi niyete dayalı insanları mutlu eden bu gibi vakaların bilinenleri… Bir yazıda hepsini anlatmak elbette mümkün değildir. Ancak söz açılmışken, bu güzel örneklerin de okurlarımıza ışık tutacağı gerçeği ortada iken, birkaç örnekle de bu makaleyi bu konuyu taçlandırmak ve bu bilgileri bir yazıda toplamak istendiğinde elimizde hazır bilgi olarak bulabilmemiz için birkaç vakayı daha anlatmanın gereğine inanıyorum.
Şöyle ki; Kadisiye meydan muharebesi, ki, İran’ın müslümanlar tarafında fethedilmesi olayıdır. Hz. Ömer’in hilafeti zamanında İran fethedilmiş, milyonlarca altın, mal, mülk, ganimet alınmış. İran Sasani hanedanı yıkılmış, Mecusiman halkı müslüman olmuştur. İşte bunlar o zaman dünyanın en büyük devletlerinden biri olan İran Sasani İmparatorluğu ile Medine İslam Devleti arasında yapılan Kadisiye meydan muharebesi ile sonuçlanmış, elde edilen ganimet altınları kağnılarla taşınmış, İslam ordusu askerlerine dağıtılmış. İran saraylarının paha biçilmez halıları ve eşyası da Medine’de askere dağıtılmıştır. Elbette ki bu harp durup dururken yapılmamıştır. R.SAV. devlet reislerini İslama davet mektupları göndermişti. İran şehinşahı R.SAV.in mektubunu 24 parçaya ayırmış, yani yırtmış. Ne acıdır ki, adam kendi öz oğlu tarafından 24 kama darbesiyle öldürülmüştür. R.SAV.in mektubunu kaç parça yapmışsa, o kadar bıçak darbesine maruz kalmış. Hem de oğlu tarafından öldürülmüştür. R.SAV.den sonra Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer R.A.in İran’ın fethine azmetmişler, ve Hz. Ömer bunu gerçekleştirmiştir. İşte bu Kadisiye meydan muharebesinde bir askerin örnek davranışı ihlas ve samimiyet örneği olarak tarihe geçmiştir. Harbin sükun ettiği bir zamanda, Müslüman asker bir çay yatağından sırtını yar’a dayamış, istirahat ederken, kafasına bir şey dokunuyor. Bakıyor ki, bir küp. Sel orayı açmış, küp ortaya çıkmış. Yar’ın yüzünde. Asker küpü alıyor. Bakıyor ki, içi altın dolu. Hiç elini sürmeden komutan Halit B.Velit’e getiriyor. Teslim ediyor. Hz. Halit mücahide hitaben,
-Seni Hz. Halifeye bildireceğim ve sana şeref madalyası ile taltif edilmeni ve yüksek bir rütbe verilmesini isteyeceğim, deyince,
-Sayın komutanım, ben bu küpü bana madalya ve rütbe veresiniz diye getirmedim ve bu harbe de ganimet için iştirak etmedim. Allah’ın dinine yardım, insanların küfürden kurtulup hidayetlerine vesile olmak için katıldım ve yüreğimle de savaştım. Bana Allah’ın rızası yeter dedi ve şu ayeti okudu; “Vemen yağlül yeti galle yevmelkıyameti sümme tüveffa küllü nefsin ma kesabet vehümla yüzlemin.” Her kim savaşta ele geçen ganimet malından çalar, emanete hıyanetlik ederse, mahşere onu yüklenmiş olarak getirilir. O gün kimseye zulmedilmez (Herkes ettiğinin karşılığını bulur) İşte bu hadise tam bir teslimiyet. Ali İmran 161. Ayet) tam bir samimiyet örneğidir.
Ne zaman toplumun çoğu bu şuura ererse, o toplum bütün fertleri eksiksiz mutlu olur. Bu tarihte olmuştur. Adı asrı saadet; mutluluk asrı denen R.SAV., Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hasan efendilerimizin zamanında halk bu mutluluğu tatmıştır. Huzur ve sükun olmuş, geceler kapılar kapamadan uyumuşlardır. Hiçbir mümin kendisi için değil, diğer din kardeşleri için yaşamıştır. Ben yok, sen varsın, biz yok, siz varsınız. Olay bu. Ama heyhat, bunun gerçekleştirilmesi hayal derecesinde uzak ve zor ama mümkündür. İşte İslam bunun için gelmiştir.
SÜRECEK