İhlas ve samimiyet örneklerinden birisine örnek teşkil eden sahih bir hadis-i şerif:
R.SAV. efendimiz sahih bir hadis-i şerifinde ihlas ve samimiyet örneği olarak şöyle bir olayı haber veriyor: Geçmiş milletlerden üç kişi birlikte bir yolculuğa çıkıyorlar. Bir dağdan aşmaları gerekiyor. Dağda yola devam ederken, şiddetli bir yağmura tutuluyorlar. Sığınmak için mağaraya benzer bir kuytu yere giriyorlar. Yağmurun şiddetinden kayalar yerinden oynayıp aşağı doğru kayıyor. Büyük bir kaya yukarıdan gelip mağaranın ağzını kapatıyor. Zorluyorlar, kayayı defetmek için, ne kadar uğraşsalar da güçleri yetmiyor. Yani, mağarada ölüme mahkum oluyorlar. Buradan kurtulmak maddi olarak imkansız. “Tek ümidimiz ulu Allah’ın yardımını talep etmek için dua etmek. Duada da en samimi yapılmış (ihlaslı, Allah rızası için yapılmış) bir hayırlı amelimizi vesile etmek…Diğerlerimizin de amin demeleri, başka çare yok” diyorlar ve birisi söze başlıyor. Öbürleri amin diyor;
Yarabbi; benim yaşlı hasta bir annem vardı. Her gün onun ihtiyacını görür, işime gider, akşam gelir, yatalak annemin temizliğini yapar, karnını doyururum. Bir akşam geldim, annem uyuyor. Uyandırmadım. Sütünü ısıttım. Başında oturdum. Birkaç kere sütü soğuduğu için ısıttım. Ama annem uyanmadı. Bu durum sabaha kadar devam etti. Annem sabah uyandı. Hizmetini yaptım. Yatağına yatırdım. Benim sabaha kadar uyumadan başında beklediğimi görünce üzüldü ve ellerini havaya kaldırdı. Ulu Allahım sana acı gün göstermesin. Kimsenin yardımı yokken Allah yardımcın olsun, darlığını gidersin diye dua etti. Sanki bugünü görmüş de, böyle dua etmiştir. Yarabbi, eğer ben anama yaptığım hizmeti senin rızanı almak için ihlas ve samimi olarak yapmışsam, başımdaki bu belayı defet dedi. Mağaradaki diğer iki arkadaşı amin dediler. Bir gürültü ile mağaranın ağzındaki kaya hafif açıldı. İçeriye ışık sızıyordu.
İkinci yolcu, söze başladı; Yarabbi, malumun ki, uzun yıllar önce ben işçi çalıştırıyordum. İşçilerden birisi işi bitirmeden ve yevmiyelerini almadan gitti. Yıllar sonra gelip benden alacağı olan yevmiyeleri istedi. Ben ise o adamın yevmiyelerine bir buzağı almıştım. Yirmi sene sonra bir sürü oldu. Kendisine bir sığır sürüsü senindir dedim. Adam şaşırdı. Benimle eğlenme, ben muhtaç bir kişiyim. Muhtaç olmasam bu kadar zaman sonra gelir miyim sanıyorsun, dedi. Ben ise ben ciddi söylüyorum. Yevmiyelerini değerlendirdim. Buyur bu sürü senindir dedim. Adam sürüyü çobanıyla aldı. Allah seni ödüllendirsin diye dua ederek gitti. Ey ulu Allahım. Benim senin rızan için emanete gösterdiğim sadakat ihlas hakkı için. Başımızdaki bu belayı defet dedi. Diğer iki kişi amin dediler ve bir gürültü ile taş biraz daha kaydı ama dışarı çıkılmıyordu.
Üçüncü yolcu söze başladı. Yarabbi, yüce malumundur ki, ben zengin bir kişiyim. Zamanında (bazıları komşusu diyor, bazı kaynaklar amcasının kızı derler) benim bir amca kızı vardı. Ona gönül verdim. Nasip değilmiş evlenemedik. Başka birisi ile evlendi. Kocası öldü ve hanım genç yaşta 4 çocuğu ile dul kaldı. Son derece namuslu abide bir hanım. Ama benim gönlüm hala onda idi. Kendisine yakınlık teklif ettim ise de, kabul etmedi. Gün geldi, kıtlık baş gösterdi. Hanım çocukları ile zorda kaldı .Ben de bunu fırsat bilerek çocukların açlıktan ölecek, yakınlık verirsen seni beslerim dedim. Yine kabul etmedi. Neticede çok zor durumda kalınca açlıktan ölecek duruma geldiler. Haber gönderdi, teslim olacağım, yoksa yavrularım ölecek dedi. Bunun üzerine birlikte olacak zaman baktım ki gözlerinden yaş yerine kan akıyor, tir tir titriyordu. Sebebini sordum. Zina anında kainat bu işin kötülüğünü çekemez ve kan ağlar. Ben de kan ağlıyorum, dedi. Bunun üzerine bu kadar zor durumda olan bir hanım böyle olursa ben her şeyim yerinde iken nasıl böyle bir kişi olabilirim dedim. Büyük bir tevbe ettim. Hanımı serbest bıraktım. Çocuklarını himayeme aldım. Kadını kız kardeşim yaptım. Ve yıllar yılı onları insan içine kattım. Bunu da sırf Allah rızası için yaptım. Eğer bu amelim yüce katında kabul görmüşse, yarabbi, bunu sırf senin rızan için samimi olarak yapmışsam, yarabbi bu musibetten bizi kurtar dedi. Diğer iki yolcu yürekten amin dedi. Yüksek sesli bir gök gürültüsü ile kaya mağaranın ağzından kaydı gitti, kapı açıldı. Böylece kurtuldular.
Görüldüğü üzere, gerek dünya ve gerekse ahiret işleriyle ilgili olsun, yapılan bir iş, bir teşebbüs , iyi niyete, ihlas ve samimiyete dayalı ise, her bir gayret mutlaka başarıya ulaşır. Eğer niyette bozukluk varsa o işin neticesinin iyi olması mümkün değil. Er veya geç kötü niyetin riyakarlığın, samimiyetsizliğin yürekten, içten yapılmayan işlerin kötü sonuçları ortaya çıkar ve fena şekilde insanları etkiler. Çünkü hangi iş ki arkasında Allahın yardımı yoksa o akim (sonu fena)dır. Hangi iş ki ihlasa samimiyete dayalı ise onun gücü Allah’tandır.
SÜRECEK