“Ulu Allah’ın hükmüne akılla ilk itiraz eden şeytandır. Böylece inkarcıların ilki ve cehennemin direği olmuştur ve bu yolu şeytani yola insanları sevk ederek Allah yolundan alıkoyacağına yemin etmiştir şeytan.”
Bu hususa bir açıklık getirmek gerekir. Ehlinin malumu olduğu üzere; iki çeşit varlık vardır. Maddi: gözle görülen, elle tutulan varlıklar, fiziki dünya. Tersi; gözle görülmeyen, elle tutulmayan lâtif varlıklar. Birincisi; insan, ikincisi; nurdan yaratılan, akıcı, yer kaplamayan, her kalıba girebilen, insani vasıflardan uzak, Allah’a itaat eden, asla isyan etmeyen varlıklar ki, biz buna “melekler” diyoruz. Hatta halk arasında saf, temiz, ulu, yüce kişilere melek, melek gibi, deriz. Üçüncüsü; cin ve şeytanlardır. Bunlar da ruhi varlıklardır. Akıcı, kalıba girici, değişken olurlar. Ama erkeklik, dişilik, yeme içme gibi insani özellikleri olan cin ve can kavmi dediğimiz varlıklardır. İşte şeytan, cin cinsinden, dumansız ateşten yaratılmış varlıklardır. Özetlersek; topraktan yaratılan insan, en şerefli yaratıktır. Nurdan yaratılan melekler, ateşten yaratılan cin ve şeytanlardır. İslam inanışı budur.
Şimdi bu bilgiyi verdikten sonra, şeytanın aklı rehber edinerek, akıl yürüterek Allah’a itirazına değinelim. Kıyas; akıl yürütmenin mahsulünden bir usuldür. Bilinenin üstüne bilinmeyeni bina ederek yeni hükümler çıkarmaktır. Aslında müspet anlamda fıkhı-İslam hukuku-açısından imamı azamın geliştirdiği işleri kolaylaştırmak, insanların yararını sağlamak için geliştirdiği edilleyi şeriyye denen İslamın 4 temel dayanağından birisidir. Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas’ı fukaha. Kıyas; kitaba, sünnete, icma-i ümmete aykırı olmamak kaydıyla meseleleri çözmede bir usuldür. Şöylece basit bir misal verelim: R.SAV. zamanında insanlar okla vurulurmuş. Şimdi de silahla vuruluyor. İkisinin neticesi de ölümdür. Eskiden verilen hükmü güncelleştirerek hüküm koymaktır ki, hak bir yoldur. Amma, vahye dayanmayan, sadece akıl yürütmekle hüküm çıkarmak yanıltıcı olur. Şeytanın yaptığı ikincisi batıl kıyastır. Kıyasla ilgili yorumun da Mesnevi şarihi diyor ki; Kaziye, önerme: Bu alem, ezeli midir, yaratılmamış mıdır? Yoksa hâdis midir, yani sonradan mı yaratılmıştır? Hüküm hâdistir. Çünkü sonradan var olmuştur. Nereden biliyoruz; Ezelden var olan yaratılmamış olan asla değişmez. Halbuki, bu alem değişkendir. Öyleyse her değişen şey hâdistir, sonradan olmadır. Öyle ise, kainat da hâdistir. Her hâdis, bir muhdese-yaratıcıya muhtaçtır. O da Allah cc. hazretleridir. Bu sağlam bir akıl yürütme, kıyastır.
Hz. Allah, (ilk insan, ilk peygamber) Adem’i topraktan yarattı. Bütün meleklerine, cinlerine, yani o zaman günahsız olan şeytan nesline hitaben, “Adem’e biat edin, secde edin, o en şerefli mahluk olan insandır” buyurdu. Bütün melekler secde etti. İlla iblis (şeytan) secde etmedi, ayak diredi ve inkar etti. Kafirlerden oldu. Bakara 34. ayet. “Yüce Allah, ey şeytan seni Adem’e secde etmekten ne alıkoydu?”. Şeytan edepsizce “Ben Adem’den hayırlı, üstünüm. Onu topraktan, beni ateşten yarattın. O bana secde etsin. Ateş ulvi, üstün, çamur süfli adidir. Ulvi suf süfliye eğilmez. Ben de ona secde edemem” küstahlığında bulundu. Sad.Ayet 76. İlk defa yanlış yönde akıl yürüten mantık böyledir diyen şeytan-ı Aleyhillağne (lanete uğramış şeytandır) Yani şeytan, asalet sevdasına kapıldı. Kibir denizine girdi ve küfürde ebediyyen boğuldu. Hüsranda kaldı. Mevlana buyurur ki, Halbuki şeytan acziyetini itiraf etseydi, kendini haklı çıkarma mantığına sığınmasaydı, şeytan değil, melek kalacaktı. Asalet denizine girdi ve boğuldu.
Şeytan, Adem A.S.e secde etmemekle kalmadı, işi daha da azıttı. “Gale rabbi bina ağveyten?” Beni sen azdırdın, diyerek suçu yüce Allah’a yüklemeye çalıştı. Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu inkar etti. Mevlana hazretleri, yüce Allah’ın dilinden şeytana şöyle sesleniyor; “Ey şeytan, yüzgeçliği bırak, kibiri, Hz. Adem’e hasedi terket. Kaza, kader, ecel, rızık, ruh, ölüm, bunlar ulu Allah’ın deryasıdır. Oraya girme. Yüzgeçliğin birinci de olsa okyanusu geçemezsin. Kesin boğulursun. Aklına güvenme. Aklının çokluğu seni bu okyanustan kurtarmaya yetmez, maharetin seni kurtaramaz” diyor.
Bize ilmi verilmeyen hususlarda, bizi yanıltacak neticelere götürür. İsra suresinde; “Ey habibim, sana ruhtan soruyorlar. Ruhun ilmi Allah’ın katındadır. Size ruhla ilgili çok az bilgi verildi.” buyurulmuştur. Tarihte yanlış olarak aklına güvenip de sapıtan milyonlarca insanlar vardır. Eskiden vardı, şimdi de vardır. Sonra da var olacaktır. Bunlar şeytanın tâbileridirler. Hz. Nuh ululazim, büyük bir peygamberdir. Onun oğlu ve karısı da akıllarının peşine düşmüşler ve helak olmuşlardır. Hz. Nuh Kur’an’ın ifadesi ile, 950 sene kavmine hakkı anlattı. O zamanlar iman ettiler ve onları tufanda boğduk” Ankebüt 14. sh. 396 buyuruyor.
SÜRECEK