Yağmura bak, yerden buhar olarak göğe yükselir, bulut olur, rüzgar onu gideceği yere iletir. Ağaçlar bulutları, yani yağmuru çeker, insanlara oksijen, yani can verir. Toprağa bak, kim toprağın kulağına ne söyledi de, bitkileri yetiştiriyor. Ekmeğe bak, yemeden evvel canı yok görünür, yiyince can olur, güç olur. İnsan gözünden gaflet perdesini kaldırıp bunları görmelidir.
-“Ve evha rabbüke ilennahli” Nahil 68. Allah arıya ilham vahyetti. Sevki tabi-ilahi yönlendirme ile bal yapıyor.
-Eşek arısı zehir, bal arısı bal üretiyor.
-İnsanın eli cansız, ruh ile canlanıyor.
-Saf bir damla sel, sel olur göl, göl olur deniz.
-Saf bir ruhta bedenlere bağlanmış kafese girmiş bedende kirlenmiş. Teskiye tasfiye ile temizlenmiştir.
-Elçi bunları Hz. Faruk’tan dinleyince, kalbi nur ile doldu ve devam etti. Sel denize girince deniz, tohum toprağa girince ekmek olur.
-Mum yanar ateş olur, odun yanar alev olur, ikisinin de bedeni yok olup ateşe dönüşür.
-Elçiyi unutma “Kulun işi hata, Allah’ın işi atadır.”
-Nasıl bülbül kafesten uçmak isterse, ruh da bedenden çıkıp hür olmak ister. Bir hadiste; Allah ruhları bedenlerden 100 bin sene önce yarattı. “Kalübela”da ruhla ve kendine secde ettirdi buyurulmuştur.
Hz. Ömer Rum elçisine yukarda sayılan birçok misal verdi. Aynı otla beslenen inekler, koyunlar, ana hayvanlarda süt, erkek hayvanlarda kazurat pislik oluyor vs. gibi.
Bu gerçekleri dinleyen elçi iyice olgunlaştı. Kalbi iman tohumlarının ekilmesine, mümbit bir imanın yeşermesine müsait bir hale geldi. Rum elçisinin karşısında dünyaya hükmedecek güç ve asalete sahip olan Ömer’in elbisesinde 17 yamalık vardı. Ama çulun altında kükreyen aslan gibiydi. Ama onda benlik yok, kibir yok, cimrilik yok. Şefkat, merhamet, asalet Ulu Allah’ın emrettiği bütün güzellikler üzerinde. Neşrettiği kötülükler, Hz. Ömer’den mağrible meşrik arası kadar uzaktı. İşte Ömer’i Ömer yapan bu idi. Rum elçisi, Bizans’tan Hz. Ömer’e hediyeler getirmişti.
1)Bu hediyeler arasında eğitilmiş, çok asil sadık bir köpek, 2)Bir doğan kuşu ki eğitimli, gündüz uyur, gece uçar mektubu menziline yetiştirirdi. 3)Bir damlası bir fili öldürecek gücünde kuvvetli bir şişe zehir. Elçiler, krallar, komutanlar, esir edildiklerinde işkence çekmemek için içerlermiş.
Hz. Ömer hediyeleri aldı. Teşekkür etti. Köpekle doğan kuşunu azad etti. Serbest bıraktı. Dedi ki; “ben istediğim yere istediğim haberi vasıtasız gönderebilirim. Şu şişedeki zehiri ver bakayım, bana benim bu dünyada en büyük düşman kendi nefsimdir. Onu öldüreyim de bir daha bana düşmanlık edemesin” deyip bir şişe zehiri elçinin ve heyetinin huzurunda içti. Adamlar bu manzara karşısında bayıldılar. Herkes Hz. Ömer öldü diyordu. Uyandıklarında karşılarında dimdik duran bir Ömer vardı. “Allah dilerse balı zehire, zehiri de bala çevirir” buyurdu. Mesnevi’de yazmıyor ama, başka eserlerde elçi heyetiyle beraber İslam’la müşerref oldular.
Ey hakikat yolcusu, hiç kimse dururken birşey olamaz. Hakikati arayan çalışan bulur. Nice şöhretli adamlar, krallar, şahlar, padişahlar vs.ler geldi-geçti, uçtu yok oldu. Hiçbirinin tozu kalmadı. Adı dillerden gönüllerden silindi. Ama niceleri de binlerce yıldır dillere destan, insanlara bürhan, cennette sultan olarak kıyamete kadar anılıyor. İşte bunlardan birisi de Hz. Ömer R.A.dır.
Mevlana Hazretlerinin Mesnevi’sinde anlattığı başka ibretli olaylarda buluşmak üzere hoşçakalın.
Mesnevi 3. cilt.
SÜRECEK