HIZIR, ZOR ZAMANIMIZDA BİZE ALLAH’IN
YARDIMINI ULAŞTIRAN MÜBAREK ZATTIR

Hızır harpte, darpte, sıkıntıda, hastalıkta, zor zamanlarımızda bize Allah’ın yardımını ulaştıran çeşitli ilimleri bilen ve insanların zihinlerini okuyan, mübarek bir zattır.
Darda bunda, sıkıntı ve üzüntüde haddi aşmış, daralmış, imdat diyenlerin yardımına yetişen ulu Allah’ın yardımını insanlara ulaştıran bir elçidir.
Bundan dolayı halkımız, öyle daraldım, öyle daraldım ki, felanca benim imdadıma Hızır gibi yetişti derler. Başka bir ifade ise, kul daralmayınca Hızır yetişmez derler ki, tecrübe ile sabittir. Tecrübe deney anlamındadır, gerçeği anlatır. Özellikle edipler, şairler, yazarlar, söz ve yazı sanatı ile uğraşanlar, sözlerinde ve eserlerinde Hızır’a yer vermişlerdir. Bu kadar yaygın bir kültür olan Hıdır-Hızır halkımız arasında varlığını sürdürmektedir.
Hızır olayı sadece İslam kültüründe değil, batı Hristiyan ve Yahudi kültüründe, hatta İncil’de, Tevrat’ta, Ahdi Atik, Ahdi Cedid denilen semavi kitaplarda da mevcut olup uzun uzadıya anlatılmaktadır.
Netice olarak; Hızır harpte, darpte, sıkıntıda, hastalıkta, zor zamanlarımızda bize Allah’ın yardımını ulaştıran çeşitli ilimleri bilen ve insanların zihinlerini okuyan, mübarek bir zattır. Hz. İsa, Hz. İdris, İlyas ve Hızır’ın sağ oldukları, İsa ve İdris’in gökte, Hızır’ın yeryüzünde, İlyas’ın da denizlerde darda kalanların imdadın yetiştiği sanılmaktadır.
Bir de, Hızır’la beraber anılan İlyas-İlyasa vardır ki, Kur’an’da Enam 685, Saffet 37/123, 37/130 ismi geçer.
İlyas özellikle Tevrat’ta uzun uzadıya adından söz edilen bir peygamberdir. A.S. Hızır’la birlikte karada, denizde, havada yani kainatta darda kalanların yardımcısıdır diye bilinirler. (İslam ansiklopedisi 17. cilt, Hızır md.si ve 18. cilt İlyas md.si sahife 162. 17. cilt sh. 411-412’den aktarılmıştır.)
Şimdi Hızır ve İlyas hakkında kısa ve öz biyografik, ansiklopedik bilgi sunduktan sonra Hızır’ı arayan adamın hikayesine geçelim.
Geçmiş zamanların birinde, bir hükümdar Hızır A.S.’nin varlığına ve insanlara yol gösterdiğine, darda-zorda kalanların yardımına yetiştiğine yürekten inanır. Hızır’ı görmeyi, hatta onun kendine mihmandar, danışman olmasını şiddetle arzu eder. Bütün hayali budur.
Memleketine şöyle bir ilan yapar. “Kim bana Hızır’ı bulup getirebilirse, bu dünyada benden isteyebileceği ne varsa verilecektir” der.
Memleketin, hatta memleketlerin yüksek akıllı, alim, arif, veli evliyalarına hitap eder. Fakat uzun zaman geçer ama hiç kimse bu mühim meseleye el koyamaz. Bir istekli çıkmaz. Çünkü başaramayan bunun bedelini canı ile ödeyeceğini bilir. Fakrü zaruret içinde bulunan çok zor ve darda olan, kendisi fazla bilinmeyen, amma alim mi alim, bilgin mi bilgin birisi durumunu göz önüne alarak uzun düşüncelerden sonra ölümü göze alarak Hızır’ı bulma işine talip olur ve padişaha müracaat eder. Padişah işin zorluğunu alime anlatır. ‘Yurdumun ve halkımın huzuru için bana akıl verecek, yol gösterecek, insanlarımı mutluluğa kavuşturacak, öneri verebilecek olan ancak Hızır’dır. Bu işi bu pencereden bakarak değerlendir ve ona göre kabul et’ der.
İşe talip olan alim, ben önce Allah’ın yardımına, sonra bunca yıldır okuduğum ilmime güvenerek işe talibim. Bana iki at bir miktar da para ver, atın birisine ben, diğerine de Hızır’ı bindireceğim der.
Padişah, alimin istediği iki seçkin atı ve heybe dolusu altını ve her yerde yardımcı olunması için yazılan fermanı verir.
SÜRECEK