ÇOCUK TERBİYESİ

“Çocuk ana-babasının sırrıdır.”
Hz. Muhammed SAV.
Genel anlamda çocuklar aile ortamında büyüdüklerinden iki cihetten ana ve babalarına benzerler. Birincisi kalıtım dediğimiz ırsi, ikincisi de sosyal ve kültürel bakımdan başta ana-baba aile ortamında daha çok bulunduklarından ebeveynlerinin ahlakı üzere bulunurlar. Vakıa okul ve sosyal dış çevrenin de etkisi vardır. Ama birinci derecede yetkili ve sorumlu olan aile çevresidir. Onun için çocuklar genel manada ailede ana-baba, kardeşlerini örnek aldıklarından onlara benzerler. Elbette ki bu yüzde yüz bir oran değildir ama çocuğun yetişmesinde ve hayatına yön vermede en etkili model aile içi kültürdür. Ana ve babaların bu gerçeği göz önünde bulundurarak çocuk terbiyesine çok dikkat etmeleri, hatta daha çok titizlik göstermeleri gerekir. Çünkü, insan hayatının ana temeli çocuklukta atılır ve bütün bir ömür çocukluk ve gençlik temeli üstüne bina edilir. Çadırın direği sağlam olmazsa ufak bir rüzgârdan etkilenip yıkılır. Çadırın direkleri özellikle orta ana direği güçlü olursa o çadırı çöl fırtınaları bile yıkamaz. İşte insan hayatında çocukluk devresini bu sağlamlıkta kazananlar ömür boyu yıkılmazlar.
Öncelikle çocuklar insanlara ulu Allah’ın en kıymetli nimeti ve hediyesidir. Kehif Suresi 46. ayette, “Mal ve evlat çocuklar dünyanın süsü, zevkü sefasıdırlar. Ölümsüz işler rabbinin nezdinde sevapca daha hayırlıdırlar. Ümit bağlamaya daha layıktırlar” buyuruluyor.
Her nimetin kadir ve kıymetinin bilinmesi bir emir, zorunluluktur. Çocukların da en iyi bir şekilde yetiştirilip anasına, babasına, ailesine, vatanına, milletine, dinine, devletine hizmet aşkı ile yanan birer hayırlı unsur olarak topluma sunulması, ebeveynine ve evlatlarına dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan en önemli bir görevdir. Toplumda ailesine rahmet okutanlar dua alır. Saygı duyar. Öbür dünyada da saadete ererler. Ama beddua alanlar, ana babasına beddua ettirenlerin hali ne acı bir haldir. Yüce Allah yine Kur’an’da, “İnnema emvalileüm ve evladüküm fitnetün ve ennellahe indehü cerün azim” Muhakkak ki, mallarınız ve evlatlarınız, çocuklarınız sizin için fitne (sıkıntı, bela, musibet) yani bu güzel nimetin kıymeti oranında değerlendirilmezlerse, kendine, ailesine ve topluma bir beladır. Bu ayette bu gerçek anlatılıyor. Aslında bütün imkânlar nimetler, kadir ve kıymeti bilinir ve iyiye değerlendirilirse, rahmet olur. Yoksa fitne, zahmet olur.
Elbette ki iyi bir çocuk iyi bir terbiye, edep ve tahsil eğitim ve öğretimle yetiştirilir. Şu zamanda bunun kuralları açıkça herkesin bildiği usullerdir. Önemli olan çocuklarımızı bu usullere göre yetiştirebilmemizdir. Bu nedenle R.SAV. efendimiz çocuklar ebeveyninin sırrıdır. Ana-babaya benzerler. Çünkü onları örnek alırlar. Onların terbiyesinde eğitiminde yetişirler. Ekil alırlar. R.SAV., “Her doğan çocuk, İslam fıtratı, yaratılışı üzere doğarlar. Sonradan onları ana-babası, Yahudi Mecusi yapar ve bulunduğu ahlakın ebeveyni onu yönlendirir” buyurur. Durum böyle olunca birinci derecede sorumluluk ana-babaya, yani aile, ebeveyne düşer. Bu konuyu en iyi anlatan iki hadise ile daha anlaşılır hale getirelim.
“Çocuklarımızın yaptığı itaatsizlikler ve kabahatler hep ana-babanın isyanının, ihmalinin, ilgisizliğinin çocuklar üzerindeki görüntüsüdür. Neticesi kendim ettim, kendim buldum. Beni affeyle Allahım. Nedameti pişmanlığıdır. Bu nedametleri yaşamış insanların kültür arşivlerine girmiş yüzlerce tecrübeler vardır. Şimdi bize ışık tutan bir iki olayı arzedelim.
SÜRECEK