İMANIN HİÇBİR BEDELİ YOKTUR. YOKLUĞU
EBEDİ CEHENNEM, VARLIĞI EBEDİ CENNETTİR

“Yeter ya Musa, kusurumu başıma vurma. Ben iyiliğe layık bir adam değilim ama, rabbime yalvar beni affetsin. İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilikler kişinin işidir. Sen er kişi, ermiş kişi, Allah’ın resulüsün” der, yalvarıp yakarır. Hz. Musa: “İlahi takdire, ecelini ertelemeye gücüm yetmez. Ancak imanını kurtarabilirsek bütün zararlardan kurtarmış oluruz.”
O esnada adamın midesi bulandı. Yüzü sapsarı oldu. Kusmaya başladı. Hz. Musa “ey bedbah talihsiz kişi, bu ölüm habercisidir. Boşuna baldırını ovma” dedi.
Adamı evine götürdüler. Yatağına yatırdılar. Ölüm kılıcı tepesinde sallanmaya başladı. Emir bekliyordu. Hz. Musa gece bu kişinin imanla göçmesi için sabaha kadar münacaatta bulundu. Yarab, bu zat pişman, af diliyor, ne olur onun imanı ver kurtar, ne olur dedi.
Ey asayı ejderha yapan, ey Nil’i yarıp ikiye ayıran, sonra birleştirip Firavun’u boğan, ejderhaya kuvvet, hareket kabiliyeti veren, gemileri yüzdüren Allahım, ey sırlar hazinesinin sahibi ne olur bu zatı affet. Onun imanını bağışla. Bir kimse Allah benim günahlarımı çok olduğu için affetmez derse imandan çıkar sen öyle yücesin diye dua etti.
Cenab-ı Hak, Hz. Musa’nın duasını kabul etti ve o kulunu bağışladı ve onun ahiretini aydınlattı. Yatağında imanla ahirete göçtü. Bu dünyada pahası olmayan iki meta vardır. Biri can, ruh, öbürü imandır. İnsanlar diğer insanlara Allah’ın hakkı hariç bir bedel (bir kısas cana can) konmuştur ama imanın hiçbir bedeli yoktur. Yokluğu ebedi cehennem, varlığı ebedi cennettir.
Mevlana hazretlerinin sunduğu bu hikayeyi bir hadisle taçlandıralım ve sonlandıralım.
İbni Mes’ud R.A., R.SAV.den naklen bildiriyor. Hiçbir müslüman yoktur ki, bir eziyete, ziyana, hastalığa, zarara uğrasın da hatta ayağına bir diken bile batsa bunlar kasım ayında kuruyan ağaç yapraklarının hafif bir rüzgarla dallarından yere düştüğü gibi o hastalık ve musibetler o kimsenin günahlarını öyle döker. Dağlarda katman katman karları güneşin erittiği gibi, o hastalıklar da o kişinin günahlarını yakıp yok eder. Ne mutlu iman sahibi olana ve iman ile göçene.
Çocuğu yaşamayan (doğup bir müddet yaşayıp ölen) bir kadının bu senin cihadındır riyazatına karşılıktır. Ölen yirmi çocuğuna karşı verilen nimet hakkında...
Tirmizi 5 büyük hadis kitabından birisinin sahibi. Ebu Mus el esariden rivayet ettiği bir hadisi şerifte, R.SAV. buyurdular ki; bir kulun çocuğu ölünce, ruhları almaya memur olan meleklere buyurur ki, ey meleklerim, kulumun çocuğunun ruhunu kabzettiniz mi, aldınız mı. Evet yarabbi derler. Onun kalbi yemişini hayatının semeresini aldınız mı diye sorar. Melekler, sana malum yarabbi, evet yarabbi derler. Allahü teala, kulum ne dedi? Melekler, sana malum yarabbi, sarın hamdetti. (sen verdin sen aldın yarabbi demek) istirca eyledi senden geldik sana gideceğiz demek. Öyle ise o kulum için cennette bir köşk ev yapın ve onun adını Beytül Hamd koyun buyurur.
Sureyi Bakara’da benim o güzel kullarım ki onlara bir bela musibet ölüm geldiğinde, biz Allah’a teslim olmuş kullarız ve biz ahirette ancak ona döneceğiz. İşte bunlar doğru yol üzere olanlardır. İstirca kelimesi, galu innalillah ve inna ileyhi rücrün demektir ki, Allah’tan geldik, ve yine Allah’a döneceğiz, döndürüleceğiz demektir. Teslimiyetli her mümin hangi çeşit ölüm olursa olsun, genç ihtiyar gibi, ölüm halinde kalanlar “kalu innalillahi ve inna ileyhi yaciun” derler, Biz Allah’a teslim olmuşuz demek.
SÜRECEK