Horozla köpeğin arası açıldı. Köpek, horoza “vakitsiz öten horozun başını keserler, senin yalancılığın başını yiyecektir. Çünkü sen akşama yakın ötüyorsun (konuşuyorsun) Akşama yakın öten horozu uğursuz sayarlar” dedi. (Aslında uğursuzluk birşeyi uğursuz saymak yoktur).
Ey köpek kardeş, ev sahibimiz malını kurtarayım derken kanına girdi bunu iyi bil. Bunu canı ile ödeyecektir.
(Açıklama: Cana gelecek mala gelsin. Mal telafi edilir ama can yerine gelmez. Ölen geri dönmez. Bizim ağa malını canına-kanına değişti. Kar edeceğim derken büyük zarar gördü. Malını Allah’tan kaçırıp iadesi dünyayı versen mümkün olmayan canına kıydı.)
Mevlana hazretleri, hikayenin sonunu erteliyor. Aralarda konuya dair uyarıcı bilgiler sunuyor. Örneğin, insanların canı pahasına mal-mülk vs. uğruna heba ediyor. Halbuki, tersi olmalıydı. Dünyayı versen bir canı geri getiremezsin. Ama canın sağ olduğu müddetçe, ihtimal de olsa dünyaya en azından dünya malına sahip olabilirsin. Ama tersi mümkün değildir. Allah ve resulü canın ve malın korunması için sadaka sigortasını getirmiştir. Hayırlar, iyilikler, iyilikleri çekerken, kötülükleri de def eder. “Sadaka ile hem malınızı, hem de canınızı kurtarın” Mevlana.
Sadaka hakkında birçok ayet ve hadisler vardır. Mesela, Bakara Suresi 261. ayette, 7-70-100-700’e kadar sadakalara karşılık verileceğini bildiriyor.
Sadaka belayı defeder. Ömrü uzatır. Eğer kader değişseydi, onu sadaka değiştirirdi. Az sadaka çok belayı defeder. “Sadaka musibette 70 belanın kapısını örter”. “Sadaka Allah’ın gazabını teskin eder”. “Sadaka kötü ölümü (imansızlığı) önler. Kişinin imanla gitmesini temin eder.”
Mevlana hazretleri, bu öğütleri verdikten sonra, insanoğlunun gafleti, aldanması ve ahmaklığını açıklayan hikayeye dönüyor:
Horoz köpeğe, “Ey köpek kardeş, ev sahibimizin hilesi bitti. Yarın ev sahibimiz, ağamız ölecek. Varisleri onun haram-helal kazandığı mirasa konacaklar. Onun canı için sığırlar kesip halka yedirecekler. Sana bayram olacak. 40 gün yesen bitmeyecek et olacak. Eğer bu sefer de yalan çıkarsam başım sana helal olsun” diye söyleniyor. Ev sahibi bu gerçeği duyuyor. Atın, katırın, kölenin ölümleri bu aldanmış adamın kazapa siperi idi. Şimdi bitti. Malını çoğalttı ama kanını dökecek. Millet ruhunu kurtarmaya çalışırken bu ağamız bedenini bile kurtaramayacak. Kendine yazık etti.
“İnsanlar sokakta toprakta oynarken yakut elmas bulan sonra onun değerini bilmeyip bir boyalı şekere değişen çocuklara benzerler” derkne, ömürleri bir boyalı şekerin dillerinde kalan tadı kadardır. Yani koskoca bir ömrü bir ala şekere değişirler ve çok kötü bir alışveriş yaparlar.” (Hz. Mevlana)
İşte yukarıda hikayesi anlatılan kişinin de hali budur. Öleceğini horozun köpeğe yaptığı konuşmadan öğrenen ev sahibi ağanın etekleri tutuşur. Eyvahlar eder, acaba horoz yalan söylemiş olabilir mi der. Fakat olmaz. Çünkü at sakatlanacak, öküz ölecek, köle ölecek dedi, hepsi çıktı. Onları sattım (sanki) kurtuldum. Ama şimdi canımı nasıl kurtarayıp deyip Hz. Musa A.S.e koştu ve durumu anlattı. Hz. Musa, “Ben seni defaatle uyardım. Felaketini haber verdim. Ama sen beni değil, şeytanı dinledin. Git bakalım şeytan seni kurtarıyor mu? Yoksa karşına geçip kahkaha ile gülüyor mu. Sen müslümanları keseni haramla doldurma adına zarara soktun. Şimdi canın bile onları ödemeyecek. Senin başına ahmaklığın nedeni ile gelen bu belayı kazayı sen şimdi aynada görüyorsun. Ben onu senin çamurunda, kerpicinde gördüm ki bunu akıllı olan herkes görebilir. Mucizeye gerek yok. Seni uyardım. Ama sen şeytanın atına binmişsin kimseyi dinlemedin.”
SÜRECEK