ZARURET HALİNDE PEYGAMBERLER ELİNDEN
MUCİZE, EVLİYALARDAN KERAMET ZUHUR EDER

Hz Muhammed SAV.in darda kalan öldürücü susuzluk çektikleri durumlarda az bir suyun çoğalması mucizesi hakkında...
Malumunuzdur ki, her davada davacı-müşteki, davasını gerçek delillerle ispat etmek, davalı da kendisini savunmak için yine delille ispata mecburdur.
Peygamberler, bütün dindarların adamlarıdırlar. Davalarını ispat için maddi ve manevi delillerle şeriat –dinlerini- ispata mecburdurlar. Bu ispat durumu bazen maddi sebeplerle olduğu gibi, bazen de olayın o andaki durumuna göre manevi olur. Sebepler ortadan kalkar. Olaylar sebepsiz ortaya çıkar. Aslında mucize denilen bu olayların ana sebebi olan Hz. Allah görünen akli ve mantıki sebepleri aradan kaldırarak kudretini direkt tecelli ettirir. Bu da peygamberlerin elinden mucize, evliyanın elinden keramet şeklinde zuhur eder.
R.SAV.in en büyük mucizesi Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü 1500 senedir bir benzeri ortaya konamamış, bir harfi bile değiştirilmesi mümkün olmamıştır. Kur’an’ın ispatı yine Kur’an’ladır. Bu hususta yüce Allah kullarına hodri meydan demiş. Şöyle ki; Kur’an’ın baş sayfalarında, Bakara Suresi 23 ve 24. ayetlerinde yüce Allah, “Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’an’dan herhangi bir şüpheniz varsa, ona benzer bir sure getirin. Allah’tan gayri kimleri yardımcı olarak seçerseniz seçin. Ama bunu asla yapamazsınız (ve yapamayacaksınız). Öyle ise yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem için hazırlanın. Çünkü o cehennem kafirler için hazırlanmıştır.”
Ve Kur’an’ın kıyamete kadar değiştirilemeyeceğini beyan ediyor. Hicr Suresi 9. ayet, “İnna nahnü nezzelnezzikra ve inna lehü lehafizuun” Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik ve onu yine biz koruyacağız. Kur’an’ın yazılısı yer yüzünden insanlar tarafından kaldırılsa, onbinlerce değil, yüzbinlerce hafızın kalbinden silemezler. Kur’an’dan başka hiçbir kitap noktası, virgülüne kadar ezberlenmemiştir. Bu sadece Kur’an’a mahsustur. Binlerce Kur’an muarızının teşebbüsleri akim kalmış, çaresiz kalmışlardır. Şimdi Kur’an böylesine sağlam ve mazbut olduğuna göre, onu getiren, Allah’tan olan Hz. Muhammed SAV.de bir o kadar gerçek ve hakikattir. Bir sözün veya olayın Hz. Muhammed SAV.den duyulduğu kesinse o da ayet gibidir. Mesele söz veya olayın R.SAV.den kesin olarak duyulması esastır. Yoksa söz veya olay doğru mudur, yanlış mıdır mesele edilemez. Ancak sözün kaynağı olayın cereyanı R.SAV.den bize kadar gelişini incelemek ve hakikate ulaşmak zorunludur.
Bu yazımızda anlatacağımız mucize olaylarını Hz. Mevlana Mesnevi’sinde bize aktarıyor. İki cihetten bu olayların izahı gerekiyor. Biri 1000 sene evvel ve tasavvufi ifadelerle yazılan ve bize aktarılanların günümüz kültürüne anlaşılır bir şekilde izahı, ikincisi ise; konunun aslı bakımından her şeyi akıl ve mantıkla anlamaya çalışan insanımıza anlatma sanatıdır. Mesela; insanın kanatsız uçması, gözünü yumup gaipten haber vermesini akıl ve mantıkla açıklayamazsın. Buna mucize veya keramet denir. Mucize ve keramet demek, akıl, mantık, fizik içinde akıl ve mantık dışı, fizik ötesi olayların zuhuruna mucize denmektedir ki, sebeplerin, şartların ortadan kalkması Ulu Allah’ın kudretini sebepsiz göstermesidir ki bunu da ancak peygamberler zaruret halinde gösterirler.
Mesela ekmek undan, buğdaydan, buğday tarladan, tarla topraktan, toprak neden, işte sebepleri bitince kudreti ilahi kudretine azametini gösterir.
SÜRECEK