HER İYİLİĞİN YA DA KÖTÜLÜĞÜN, DAHA
BU DÜNYADA KARŞILIĞI MUTLAK GÖRÜLÜR

Hz. Mevlana, “Her iyiliğin veya kötülüğün ahirette değil daha dünyada iken karşılığını görürsün. Çünkü iyilik de kötülük de yok olmaz. Kötülükler ‘lanet halkası’ şeklinde havada dolaşır. Bir gün gelir zaliminin boynuna geçer, ahiretteki cezası da ayrıdır” diyor.
Zulme, haksızlığa uğrayan canlıların yüreği yanar. Yüreğinin acısı ile feryad eden mazlum, çaresizlerin çaresi olan ulu Allah’a yönelir ve ondan zalimin cezasını vermesini ister. İşte buna “beddua” zarar için yapılan dua denir. Yani bedduadır. Aslında yüreği yanan bir insanın duası ve bedduasını yüreği yapmaktadır. Dillendirilmesi feryadü figan etmesi onun görünen şeklidir.
İnsanların feryadını gök ve yer ehli, melekler, felekler bütün canlılar duyar ve duaya iştirak ederler ve şahit olurlar. Zalimin zulmünün cezasının verilmesini istemek, bedduadır. Genelde bunu bütün insanlar yapar. Fakat dualara göre beddualar daha azdır. Peygamberler bile beddua etmişlerdir. Fakat şu gerçeği hatırda tutmak lazımdır. Peygamberlerin ve insanların binlerce duası varsa belki bir bedduası vardır. Yani az da olsa peygamberlerin de bedduaları vardır. Mesela, Hz. Nuh’un bedduası ile binlerce kafir suda boğulmuştur. Hz. Musa, Firavun ve avanesi, Karun ve haman için ettiği bedduaları sonucu Firavun ve askeri Kızıldeniz’de boğulmuş, Karun’u yer malı ile birlikte yutmuştur. Hz. İbrahim’e zulmeden Nemrud bir sivrisineğin beynine girmesi ile can vermiştir. Ad, Semud, Eyke kavimleri tufan, sel, yel ile yok edilmişlerdir. Hz. Nuh’un bedduası ile helak olmuşlar. Lut kavmi karşı cinslerini bırakıp kendilerinin erkek erkeğe cinsel ilişki hastalığı nedeni ile 400 metre yerin dibine geçirilmişler ve bugün denizden 400 metre aşağıda olan Lut gölü meydana gelmiştir. Bu sayıları çoğaltmak mümkündür. Bu sayılar kıyamete kadar da devam edecek, hiçbir zulüm cezasız kalmayacaktır. R.SAV. efendimiz ümmetine asla beddua etmemiş, sayısız dualar etmiştir. Ancak kavminin hidayetini istemiştir.
Mekke müşrikleri İslam’ın ilk yıllarında Müslümanlara açlık ve susuzluk ve ölümle tehdit, ambargosu uygulamışlar, R.SAV evlatlığı Hz. Zeyd B. Harise ile Taif’e sığınmışlar, müşriklerin kışkırtmaları ile Taifli suflilerin tecavüzüne uğramışlar, taşlanmışlar, yaralanmışlar. Ulu Allah, elçisi Cebrail’i göndermiş ve R.SAV.e; “Rabbimin selamı var. Bu haiz zalimlerin üzerlerine Taif dağlarını yıkacak, buranın altını üstüne çıkaracak ve onların yerin dibine geçirecek” buyurdu deyince, Hz. Muhammed SAV. hiçbir kimsenin ve peygamberin yapamadığını beddua yerine şu duayı yapmıştır. “Allahım mehdi gavmi feinnehümlayeğlemün”. Yani, ey Ulu Allah’ım bunları helak etme. Çünkü onlar benim kendilerini kurtaracağımı, ateşe düşmekten koruyacağımı bilmiyorlar. Ateşe düşmekte olan birisini sen çıkıp alırsın da o adam kendisini kurtaranı öldürür mü? Bilse yapmaz. Bilmiyorlar. Ey Ulu rabbim bilseler yaparlar mı? Ben bunların helakını değil, hidayetini isterim. Bunlar iman etmeseler bile bunlardan gelecek nesiller inanacaklardır” buyurmuştur ki, dünya tarihinde böyle bir alicenaplık örneği yoktur.
Buna rağmen R.SAV. efendimizin bazı kafirleri İslam’a verdikleri zararlar nedeni ile cezaları verilmek üzere Allah’a havale ettiği, yani az da olsa bedduaları vardır. Bunlar genel anlamda yapılan beddualardır. Ama şahsi değil, dini celili islam’a yapılan ağır zulümleredir. Defaatle kendisine suikast yapanları bağışlamıştır. Düşman suikastçi tam kılıncını R.SAV.e indireceği zaman, “şimdi seni kim kurtaracak” demiş. R.SAV. de “Allah” buyurmuş, kılıç elinden düşmüş. R.SAV. kılıcı eline almış, “şimdi seni benim elimden kim kurtaracak” deyince, zalim R.SAV.e “ey Muhammed sen beni değil bir sineği bile öldüremezsin. Çünkü senin merhametin ona müsaade etmez” demiştir. Böylece birçokları Müslüman olmuş, birçokları da iman etmedikleri halde serbest bırakılmıştır. R.SAV. efendimizin şimdi Allah’a havale ettiği zalimlerden bazılarının cezalarını nasıl uğradıklarından birkaç örnek sunalım.
SÜRECEK