O MAKAM EN YÜCE ŞEFAAT MAKAMIDIR Kİ,
HZ. PEYGAMBERİMİZE MAHSUS MAKAMDIR

Üçüncü makam: Makam-ı Mevlüt ve Makam-ı Mevküt: Yani R.SAV.in doğumu ve ölümü anında ulu Allah’tan ümmetini dilemesi anıdır.
R.SAV. doğduğunda diğer bebekler ağlayarak doğarlar, o ise dua ederek doğdu. Yanındaki ebeler bunu müşahede etmiş; Ümmetim, ümmetim dediğini duymuşlardır.
R.SAV. efendimizin vefatı anında Hz. Ali R.A.ın başı dizinde idi. Ölürken dudakları kelime-i şehadeti okuyor ve yarab ümmetim diyordu. Hz. Ali kulağımı ağzına vurdum ve ümmetim diyordu demiştir.
Süleyman Çelebi de bunu;
Debrenür dudakları söyler kelam
Anlayamazdım ne derdi ol hümam
Kulağım ağzına vurdum dinledim=
Söylediği sözü ol dem anladım
Yarabbi niyazım sana
Ümmetimi vergil bana, ümmetim, ümmetim...
İşte bu makama da Makam-ı Mevkut, ölüm vakti makamı denir.
Dördüncüsü ve en büyük makam ki; Makam-ı Mahmud’dur.
Kainatta hiçbir insana ve hiçbir peygambere verilmemiş, ancak Hz. Muhammed SAV.e ihsan olunan bir yüce şefaat makamıdır. Ayetten delili, İsra Suresinde “Asi en yebaseke makamen mahüda” Umulur ki gerçekten, ya Muhammed rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştıracaktır ki (o makam en yüce şefaat makamıdır. Hz. Muhammed R.SAV.e mahsus bir makamdır. Bütün peygamberlerin makamlarının ortasında ve arşı âlânın altındadır.
R.SAV. bu makamda yarın mahşer gününde insanlık ve ümmeti için secdeye kapanacak, yüce Allah’a en büyük hamd ve senasını yapacak, kendisine büyük şefaat yetkisi verilinceye kadar başını secdeden kaldırmayacak, sonra bu yetki R.SAV.e verilince başını secdeden kaldıracaktır ki, işte bu; Şefeat-i Uzma (Büyük şefeat) yetkisi olacaktır.
ŞEFEATİ UZMA NEDİR?
Büyük muhaddis, Ebu Hureyre R.A. bildiriyor ki; R.SAV.le bir yemekte bulunuyorduk. Resulüllaha etin kol tarafından bir parça verildi. Çünkü R.SAV. etin kol tarafını severlerdi. Bu yemekte bizlere şefaati uzmayı anlattı. Buyurdu ki, Kıyamet günü hesap ve kitap, mahkeme-i kübra başlamadan önce halk bir yere toplanacak. Bin ayak bir ayağın üzerinde, sıkıntı ve ızdırap son haddine varacak. Artık dünya bedeni ile dayanılmayacak bir hale gelecek. Herkes kendi başının derdine düşecek. Güneş mahşer halkının tepesine bütün harareti ile inecek, insanların başlarında beyinleri kaynayacak ve akıllarını yitirecekler. Bu dertten kendilerini kurtaracak bir rehber, kurtarıcı aranacak. İleri seviye Allah dostu olanlar, atamız Hz. Adem’e başvurup, umumi mahkemenin başlaması için ulu Allah’a niyaz etmesini Hz. Adem’den isteyecekler. Hz. Adem AS. Cennetten (yasak meyveden ağaçtan yediği için) çıkarıldığını, tevbe ederek kurtulduğunu, mazeret göstererek insanların temsilcisi olan heyeti Hz. Nuh’a insanlığın ikinci babasına yönlendirecek. Heyet Hz. Nuh A.S.e gelecekler. Hz. Nuh “Ben kavmime küfürleri nedeni ile beddua ettim: ‘Feehazekemüttüfanüvehüm zalimün’ Allah o zalimleri tufanda suda boğdu. İkinci bir kez ben onlara dua edemem.” İnsanları Hz. İbrahim’e yönlendiriyor. Hz. İbrahim, “Benden zelle, hatta ufak günah sadır oldu. Birisinde babam put yapardı. Bayram günü sahraya çıkıldığında ben putları kırmak için hastayım dedim.
SÜRECEK