ALLAH ASLA GAFİL OLMAZ, TEVBE İÇİN
MÜHLET VERİR, İHMAL ETMEZ, UNUTMAZ
Davut AS. öküzün sahibine dedi ki, “Tah ve teşni –kötüleme-den vazgeç de sığırını bu müslümana helal et. Ey genç, sen de adamdan af dile, sükut et.”
Sığırın sahibi temelli kükredi. “Bu nasıl hak, bu nasıl adalet, bu nasıl hüküm. Benim için yeni bir şeriat mı geldi. Sen ki Yakup AS.sin. Adaletin nam salmıştı. Bu nasıl zulüm” diye bağırıyordu.
İşin perde arkasını settarül uyup gaffarüzzünüp olan ulu Allah’tan öğrenmişti. Adamın gizli eski halini unutup da ısrarı üzerine, Davut AS. sığır sahibini tekrar yanına çağırdı. Zulmün ortaya çıkacak, inekten de danadan da vazgeçip canının derdine düşeceksin. Altında birçok çakıldak varken sedirin en baş köşesine oturuyorsun. Halk Hz. Davut’u kınamaya devam ediyor. Çünkü onun vakıf olduğu sırdan haberleri yok. Halk Davut AS.e hücum edip haksız hüküm verdin diyorlardı. Hz. Davut vakıf olduğu gizli sırrı açıklamanın zamanı geldi diyerek, kendini tezan ve tecrim eden halkı topladı. “Felanca yerde büyük bir çınar ağacı var. Onun dibinden bana kan kokusu geliyor” dedi ve halkı oraya götürdü. Ağacın dibine gelince, “Bu sığırın sahibi davacı kişi bu ağacın dibinde dua ile kendine gelen sığırı kesenin babasını burada öldürdü. Hem de öldürdüğü kişi onun efendisi idi. O da yakardı öldürme beni diye. Ama efendisinin malına tamah etti onu öldürdü. Bunun sığırını kesen çocuk yetim kaldı. Babasının kölesi tarafından öldürüldüğünden haberi yok. Bütün mallarına el koydu. Allah’tan dua ile rızık isteyenin halini bildiği halde, gasbettiği kişinin malından evladına bir sığırı bile çok gördü. Babasının canına kıydı. Mallarına el koydu. Bir lokma etin ondan hesabını sordu. Adamın malını adama bağışlamadı. Allah hilmiyle bu cinayetin ezasını örtmüştü. Ama zulüm yerde kalmaz. Sığır meselesi olarak ortaya çıktı ve hak yerini buldu. Ancak bu Allah’ın ulu nebisi Hz. Davut sebebiyle ortaya çıktı. Şu da bir gerçektir ki Hz. Davut olmasaydı da başkası bile olsaydı, yine ortaya çıkardı. Allah kimsenin sırrını açmaz ama zalimin de zulmüne razı olmaz. Onun cezasını ahirete bırakmaz.
Sığırın sahibine bu sığırı helal et. Bilmeden kesmiş denildiğinde o sığırın asıl sahibine helal etmeyişi bu sırrın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sonra inkara kalkışmışsa da öldürdüğü adamın başı ile beraber gömülen bıçak ortaya çıkınca bıçağın üzerinde katilin ismi yazılıydı. Böylece ahalinin gözü önünde olay ortaya çıktı. Efendisini öldürdüğü bıçakla kısas edildi ve öldürüldü. İbrahim suresinin 42. ayeti o zalimlerin yaptıklarından (başkaları gafil olabilir) ama Allah asla gafil olmaz. Mühlet verir ama cezasız bırakmaz, ihmal etmez, unutmaz. İmhal eder, yani mühlet verir, erteler, tevbe için. Kan uyumaz, cinayet gizli kalmaz.
Mevlana hazretleri bu hikayede sığırın davacısı ve efendisini öldürenin insanın nefsi olduğunu, insanın en büyük düşmanının kendi nefsi olduğunu, sığırı kesenin insanın aklı olduğunu anlatıyor. Nefis aklın önüne geçmiş. Hırs ve tamahı için hem dünyasını, hem de ahiretini mahvetmiştir.
Dünyadaki olaylar sebep-sonuç esasına göre olur. Fakat unutmamak lazımdır ki, sebepleri yaratan bir sebep (müsebbibü) esbab sebeplerin yaratıcısı Allah’tır. Mucize, şartlara aykırı olarak zuhur eder. Keramet te öyle. Ateş yakmaz, bıçak kesmez, yılan sokmaz. Eh bunlar mucize olunca ona işlevlerini kaybettirirler. Babasız doğan Hz. İsa 1 günlük çocuk konuşur. Ben Allah’ın elçisiyim der. Bunun sebebi yoktur, direkt Allah’tır.
Ama bu dünya genel anlamda sebepler dünyasıdır. Mucizeler istisnadır. Ancak peygamberler ve kerametler de evliyalarca gösterilebilir. O da binde birdir. Öyle ise kul için asıl olan sebeplerdir. Ama hepsini yaratanın ulu Allah olduğunun inkarı mümkün değildir. Ona da imanımız sonsuzdur.
SÜRECEK