MEVLANA HAZRETLERİNİN EDEPLE
İLGİLİ BEYİTİ VE TEFSİR VE YORUMU
Bugün toplumda birçok dini ve milli değerlerimiz erozyona uğramış, bilhassa gençlerimiz aldıkları kültür ve toplumda gördükleri yozlaşmaların özellikle medya ve iletişim araçlarının bütün dünya haberlerini hızla ulaştırmaları sonucu onların tesirinde kalarak, kendi öz kültürlerinden kopup yeni oluşan kültürlerin tesiri altına girmektedirler. Aslında bu kaçınılması imkansız olan bir husustur. Ancak dışarıdan gelen herşey bizim bünyemize uymaz. Onu ahlak ve faziletimizle özümseyerek kültürümüzü yüceltecek şekle sokmalıyız. Hz. Mevlana buna edep diyor ve edeple ilgili şu hususları Mesnevi beyitlerinde dile getiriyor:
Aslında edep, terbiye anlamında eğitilmiş, olgunlaşmış, hamlıktan kurtulmuş kişiler için kullanılır. Onlara edepli denir. Adap da çoğuludur. Osmanlıca Türkçe lügatta edep, iyi terbiye edilmiş, nazik, usul bilir, zariflik…Edep erkanı yol yordam şeklinde açıklanmıştır. Daha geniş anlamıyla utanma hissi, saygı sevgiye dayalı davranış şeklidir, denmiştir. Edep asalet, asil, vakur, ağır başlı olarak da yorumlanmıştır.
Hz. Mevlana:
“Ez hüda cüyim tevfiki edep
Bi edep mahrüm-i geşt ez lüfi rab”
Cenab-ı Hak’tan bizi edebe muvaffak kılmasını dileyelim. Çünkü edebi olmayan Allah’ın lütfundan mahrum kalır buyurur ve bu beyiti açıklayıp yorumunu yapan şairler şöyle diyor: Lügat itibarı ile kibarlık olan edep, geniş anlamda (istilahta)
“Sahibini utandıracak şeylerden kişiyi koruyan sağlam bir iradedir ki, nefis terbiyesi ile ilgilidir.” Demek ki, edep kelimesi kapsamlı manalar ifade eder. Öz olarak söylersek, bir insanın sözünde özünde olsun naziklik, kibarlık bulunması kendisini utandıracak şeylerden uzak durması ile elde edilen bir güzel huydur.
Peki, edep nereden öğrenilir?
Dünyevi edep her milletin kendine göredir. Mesela, bizde büyük bir amirin, ilim adamının maneviyat önderinin yanına girilince eller yanda ve önde bağlanılır. Bu bir terbiye icabıdır. Batıda, Avrupa’da, aynı durum eller arkadan kavuşturularak bağlanır. Bazı milletler, ellerini yukarı kaldırır, bazıları başını eğer vs. gibi.
Esas olan; dini edeptir ki, Kur’an’dan, sünnetten ve Kur’an ve sünnete uygun yaşam tarzını gerçekleştirmiş ebeveyn, aile yuvası, okul ve toplumdan öğrenilir.
Demek ki, Müslüman bir millet, R.SAV.i örnek alacak, ama R.SAV.in hareketlerini, sözlerini iyi anlayacak, bağnaz bir tutum almayacaktır. Yüce Allah her hususta bizim örneğimizin Hz. Muhammed S.A.V. olduğunu Haşır suresi 7. ayette şöyle ifade ediyor:
“Andolsun ki, R.SAV. de sizin için, Allah’ı ve resulullahı, ahiret gününü umanlar için, Allah’ın çok zikreden, ananlar için güzel örnekler vardır.” buyuruyor. Her hususta R.SAV.i model örnek rehber edinmemiz gerektiğini ifade buyuruyor. R.SAV. “Eddebeni rabbi feahsene tedibi” “Beni rabbim terbiye etti ve ne güzel terbiye etti” buyuruyor. Edep hususunda önce Allah, R.SAV. Evliya Allah’ın sevgili kulları ilmiyleamil haliyle kamil alimler bizim için örnektir, mürşittir. Yani edep suyunun kaynağı bunlardır.
Mevlana hazretlerine aşk nedir diyorlar: “Aşk mahza edeptir. Aşkın tamamı edep” diyor. Tarikat büyükleri de, tasavvuf edeptir demişlerdir. “Ayet ayet hemeği mam-i Kur’an edebast” Kur’an ayetlerinin hepsinin birer edep tarifi vardır. Başka bir beyitte, “Eğer şeytanın başını ezmek istersen şeytanın katili edeptir” diyor. Çünkü edepsizliği ilk icat eden şeytandır.
“Ademi zade bi edebest, Adem nist
Farkder cism-i beni ademü hayvan edebest”
İnsanoğlunda edep bulunmazsa, o insan insanoğlu değildir. Çünkü ceddimiz olan uğradığı küçük bir hata hususunda yarabbi yasak ağaçtan yediğimiz için edepsizlik yaptık. Nefsimize zulmettik, diye hatayı nefsine, şeytan ise Allah’a isnat etmiştir. Çünkü; “Rabbi bima ağveyteni” Hicr 38. Beni rabbim azdırdı demiştir. Bir toplumda edepsizlerin günahkarların, zalimlerin söz sahibi olması, o beldeye gelecek belaların mıknatısıdır. Enfalsu resi 57. ayette, size gelecek şu fitneden sakının ki, “topluma umum” gelir. Suçlu suçsuz ayırmaz. Biliniz ki, Allah azabı çetin olandır.
Suçlu suçsuz, yılanı da, sineği de, akrebi de, kuşu da yakar. Bu ise zalimlerin zulmünün neticesidir. Demek ki, zalimin zulmü, fasıkın fıskı, münafıkın nitağı sade kendi başlarını yakmıyor, umuma geliyor ki; Masum olanlar zulme razı oluyorlar. Zulme rıza zulümdür. Belayı muciptir, denmektedir. Hz. Mevlana edebi yaşamın bütününe şamil kılarak, birtakım günahları mucip hareketleri de edepsizlik olarak değerlendirmektedir. Örneğin, Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın kavminden örnekler veriyor. Malum olduğu üzere, Hz. Musa firavunun zulmünden kavmini kurtarıp Mısır’dan çıkarıp Filistin Kudüs Tin sahrasına getirince Allah’a dua etti. Tarihin beyanına göre, binlerce Yahudi tin sahrasında kayadan çıkan 12 pınar su gökten inen bıldırcın eti, kudret helvası yiyorlardı. Çölde üzerlerinde bir gölge onları güneşten koruyordu. (Araf ayet 160) Bazı Yahudiler Hz. Musa’ya; Biz bıldırcın etinden usandık, biz soğan sarımsak, mercimek isteriz diye isyan ettiler. Halbuki sabretselerdi, Allah onları da gönderecekti. Bakara 61. ayet.
SÜRECEK