GERÇEĞE DÖNEN HERKESE İSLAM’IN RAHMET
KAPISI AÇIKTIR, İSLAM’DA AYRIMCILIK YOKTUR

Hz. İbrahim, yaşlı adama yetişir. Onu geri evine getirir, gönlünü alır. Ulu Allah’ın lütfunu (olayı) ona anlatır. Bu inceliği, hassasiyeti sonsuz rahmet sahibi ulu Allah’ın bu ihsanı onun şirkten ateşe tapmaktan alıkor ve Müslüman olur. Hz. Mevlana’nın ‘bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir. Ne olursan ol, Mecusi de olsan, putperest de olsan, ömrün küfür içinde de geçse gerçeğe dön. İslam’a gel’ demesindeki ince hassasiyet budur. Kim ne olursa olsun, yeter ki hakikati anlasın. Yüzlerce sene sonra da olsa artık senin işin bitti, canın cehenneme anlayışı İslam dışı bir düşüncedir. Gerçeğe dönen herkese İslam’ın rahmet kapısı açıktır. Cömertlik ve ihsan, iyilik böyle olur. Ne zaman insanlar bu engin hoşgörü kültürüne sahip olursa, işte o zaman öteleme, iteleme, ayrıştırma, şucu-bucu gibi ayrımcılıklar yok olur. Toplum huzur bulur. Kimse kimseyi düşman gözü ile görmez. Toplumdaki fikir ayrılıkları bir halının desenleri gibi görülmeli, halıya desenlerin renk ve motiflerin güzellik kattığı gibi toplumsal fikir ayrılıklarını öyle anlamalıdır. Herkes kendi gerçeğini belgesi ile, bilgisi ile anlayış ve hoşgörü içinde ifade etmeli. İşi garaz içine götürüp toplumsal barışın ana temeli olan bölüşüm, paylaşım, barışımın önüne set çekmemelidir. Görüldüğü üzere yüce Allah kendisine ömür boyu isyan edenin, kendisini inkâr edenin rızkını kesmiyor ve bir de üstelik onu affediyor. Onun da gerçeği görüp hak yoldan İslam’a girmesine sebep oluyor. Yani insanlar böylece iki dünyanın mutluluğuna erişiyorlar.
SEVGİ VE SINIRI
Türkçe lügatlerimizde sevgi, genel anlamda insanı bir şeye veya bir kimseye (insana) hayvana ve ulvi yüce varlıklara duyulan ilgi, bağlılık göstermeye insanı iten duygu olarak açıklanmaktadır. Örneğin, Allah sevgisi, peygamber sevgisi, ana-baba, evlat, yar, yaren, yurt, vatan sevgisi gibi.
Sevgili ise, kendine sevgi duyulan bağlılık gösterilen şey, kişi vs.dir.
Sevginin kısasına sevi denir. Yunus’un şiirinde olduğu gibi, “Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi için” (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük Sevgi md.si)
Sevginin aşırısına, yani şiddetli sevgiye tutku, aşk, sevda, daha şiddetlisine de kara sevda denir ki, aşkın hastalık haline gelmesidir. Demek ki, sevginin de dereceleri var. Aşırısına aşk denildiğine göre, yani ifrat durumudur. Bir de tefrit, en azı. Bir de evsat ortada olanı vardır.
Bu sevgi için değil, herşey için böyledir. En aşırı sevgi İslam Türk kültüründe Allah sevgisi ve peygamber sevgisidir. Çünkü bunlar müminin müslümanın imanını oluşturur. Bu sevgiler, Allah ve resulallahtan başkasına gösterilemez. Mahluku –yaratılanı- halik –yaratan- Allah gibi seversen, o zaman yaratılanla yaratanı eşit tutmuş olursun ki, bu aklen muhaldir (mümkün değildir). İşte o zaman putperestlik denen sapık inançlar doğar.
Diğer sevgiler ve bağlılıklar da hep bu ölçüye tabidir. Günlük sosyal hayatımızda gördüğümüz sevgi ve sevgili örnekleri ve bu sevgileri ifade eden kelimeler de yerinde kullanılmamaktadır. Örneğin, ses sanatçılarının konserlerinde sahnede iken bir genç kız kendisinden geçmiş ve kendisini parçalarcasına bağırıyor şarkıcıya, “seni canımdan çok seviyorum, sen benim herşeyimsin, canım sana feda olsun, sensiz yaşayamam, sensiz hayat bana haram, dünya bana sensiz zindandır, kurbanın olayım” vs. ayılanlar, bayılanlar, acıklı bir manzara...
Eğer kurban olmak gerekseydi, insan ancak Allah için kurban olurdu. Allah’tan başka kimseye insan canını feda edemez. Evet, sanatı sanatçıyı sevmek, sanata ve sanatçıya verilen değeri gösterir. Ama sen seni 9 ay karnında taşıyan anana ve seni yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışan ana ve babana bu sevginin yüzde birini göstermeyip de, kendini sahnedeki sanatçıya parçalarsan, işte buna aklından zoru vardır, hastadır, tedavi gerekir.
SÜRECEK