Yüce dinimizin temel esası Allah’ın varlığı, birliği, sonsuz kudreti ve kuvveti, bilinen ve bilinmeyen bütün varlıkların yani kâinatın yegane sahibi ve maliki ancak Allah cc hazretleridir. Bu konuda en ufak bir tereddüt, Allah korusun müminin paha biçilmez varlığı olan imanını yok eder. Onun içindir ki biz Müslümanlar ulu rabbimize yürekten inanır, ona güvenir ve herşeyi ondan bekleriz.

Yüce Allah kudretini, azametini ve bunca nimetlerini göstermek, bu nimetlere şükredilmek için binbir çilesi olan bu fani âleme bizleri getirmiş. Nefisle, şeytanla, çetin hayat şartları altında bizlerin imanını, amellerini, ihlasını yani samimiyetimizi sınamak, bu geçici dünya ile ebedi olan ahiretimizi kazanmamız için bizleri zor bir sınava tabi tutmuştur.

Bütün bu aşılmaz engeller nedeni ile ister istemez içine düştüğümüz sayısız günahlarımıza hata ve isyanlarımıza karşı da bizleri korumuş, bu zorluklara bedel olarak sağlam iman ve inanç şartı ile kendine cidden yönelenleri o sonsuz acıması ile, af ve mağfireti ile korumaya almıştır.

Bu husustaki birçok ayetleri özellikle de Zümer Suresi 53. ayetini bizlere kurtuluş belgesi olarak vermiştir ki, bu ayetin yüce manası “de ki, (ey Muhammed SAV) işledikleri korkunç günahlar nedeni ile nefislerine zulmetmiş olan asi ve günahkâr kullarıma haber ver. Sakın o günahları nedeni ile benim sonsuz rahmetimden ve merhametimden ümitlerini kesmesinler. Çünkü Allah cc. Hazretleri bütün günahları af ve mağfiret etmeye, onları silip süpürmeye muktedirdir. Çünkü o yüce Allah cc gafur, bağışlayıcı, rahim ve çok merhametlidir.” buyurmaktadır.

Allah hiçbir inanan mümin kulunu asla cehennemde yakmayacaktır. Cehennem esasta imansızlar, Allah’ı inkâr eden kafirler, zalimler ve ateist dinsizler için yaratılmıştır. Kalbinde hardal danesi kadar imanla ölen bir mümin ne kadar günahkâr olursa olsun, eğer af dilemedi, tevbe de etmedi ise cehenneme uğrayacak, ama imanı onu o korkunç cehennemde bırakmayacaktır.

Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed SAV.in şefaatleri ile havzı kevserinde yunarak pampak olarak cennete girecekler ve cennet ehli onların cehenneme uğradıklarının bile farkında olmayacaklardır. İşte Allah rahmetinin sonsuzluk belgesi budur.

Başka bir ayette ise; (Hier suresi 49-50. ayetler) “Ey Muhammed SAV. Benim sonsuz (uçsuz bucaksız) rahmetimi kullarıma haber ver. Benazimüşşan çok esirgeyici ve çok bağışlayıcıyım. İmansız nankörlere de korkunç azabımı bildir” buyuruyor.

Bu ayette ilginç bir husus vardır. O da şudur; Ulu Allah, Hz. Muhammed SAV.e hitap ederken müminlere müslümanlara haber ver demiyor. Kullarıma diyor. İba, abd kelimesinin çoğuludur. Kulların hepsi inananlar değildir. Öyle ise, yüce Allah niçin böyle hitap etti. Çünkü bir insan uzun yıllar 50-60-70-80 sene bile küfür ehli olsa, sonra gafletten uyansa, delalet ve sapıklıktan çıkıp iman ehli olsa Allah ona küfür zamanındaki günahlarını sormuyor, imandan sonrasını sorguluyor. Sahabilerin müslümanlık gelmeden Hz. Muhammed SAV. Haber vermeden hangisi iman ehli idi, onun için küfür ehli bir kul hidayete erer. Mümin sıfatını kazanırsa ona geçmişi sorulmaz. İslam tarihi bunun yüzlerce örnekleri ile doludur. İşte bu husus Ulu Allah’ın rahmetinin, sonsuzluğunun doruk belgelerinden sadece birisidir.

Bunun daha ilerisi de var. Yeter ki biz acizler, Allah’a kul olalım, iman ehli olalım. Bütün dünya ve ahiret nimetleri inananlar içindir. Kafirlerin ahirette nasipleri yoktur. Onlar Allah’ın kendilerine verdiği değer biçilmez sermayelerini dünyada tüketen müflis, iflas etmiş, zavallı kişilerdir. Allah cümlemizi korusun.

R.SAV.in beyanı ile; yüce rabbimizin af, mağfiret, rahmet ve bağışlamasının sonsuzluğunu bizlere şöyle ifade buyuruyor: “Yüce Allah’ın rahmetinin sonu yoktur. Allah rahmetini yüze böldü. Yüzde 99’unu kendisine bıraktı. Yüzde 1’ini tekrar yüze böldü, yüzde birinin birinin yüzde 99’unu bana verdi (şefaat yetkisi olarak). Yüzde birin yüzde birini bütün canlılara merhamet olarak taksim etti. Ana evladı, hayvanat, haşerat, tavuk civcivini Allah’ın rahmetinin milyonda birinin canlılara verilen ve kendi hissesine düşen merhameti ile sever” buyurdular.

Ekin tarlasında yanan anızın ortasındaki yuvada bulunan kuşun yavrusunu o yangından kurtarmak için kendisini nasıl ateşe attığını görenleriniz vardır. İşte bu duygu merhamet duygusudur. Ana evladını ateşe atar mı? Peki ana atmaz da ananın merhameti Allah’ın rahmetinin yanında denizde damladır. Öyle olunca Ulu Allah mümin kullarını nasıl cehennemde yakar? Hangi akıllı buna evet der. Hayır, cehennem kafirler ve inançsızlar içindir. Peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. bu misali Allah’ın rahmetinin çokluğunu anlatmak için ifade etmiştir. İşte mübarek günlerde-gecelerde mekânlarda (Kabe gibi, Ramazan gibi, Kadir Gecesi gibi) yapılan ibadetlere böylesine mükâfatlar veriyor. Kadir Gecesini ihya eden, değerlendiren, inancını ispat eden mümine Ulu Allah 83 sene dört ay ibadet etmiş sevabı veriyor. (Kadir Suresi 3. ayet. Hayrünminelfişehrin) İşte Allah’ın kesin fermanı budur.

Şimdi durum bu iken, bir insanın bu kutsal nimeti reddetmesi düşünülebilir mi? Bu nimete ulaşmanın ana kuralı, iman, iman, imandır. İman nedir? Allah’a, peygambere, meleklere, kitaplara, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna, halisane kesinlikle inanmak ve bu imanı elde tutmak için ameli salih dediğimiz güzel ve yararlı işler yaparak bu sonsuz merhamete sahip olmaya hak kazanmış olacağız.

Her akıllı insan şu uçsuz bucaksız kâinata bakarak Ulu Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini ve özellikle de rahmet ve mağfiretini adam kör bile olsa görür ve bilir. Akıllıca fikir eder düşünürsek, ay, güneş, hava, su, toprak ve akıl nice nimetler, inanan inanmayan herkese müşterek verilmiş nimetlerdir. Allah’ın insanlığa olan en güçlü nimetleridir. 5 dakika havasız güneşsiz kalmak insanlık için ölümdür. Bunları düşünmek lazımdır. Allah cümlemize hidayet ve inayet, kurtuluş versin. Yardım etsin. Ey Allah’ın inanan mutlu kulları, Cumanız mübarek olsun. Amin.