Okuma alışkanlığı bir hastalıksa eğer…

“Hastalık” deyince hemen dilimizde duası da hazırdır. “Allah şifa versin !”, “Derdi veren Allah, dermanını da verir !” diye dua ederiz.
Bazı “kitap kurtları” okuma alışkanlığını da hastalığa benzetir. Okumadan, yeni bir şeyler öğrenmeden hiçbir gün geçirmek istemediklerini, yeni bir şeyler öğrenmeden geçirdikleri günün “israf” olmuş bir gün olduğunu düşünürler.
Okuma alışkanlığı bir hastalık mıdır, alışkanlık mı ? Yoksa “okumak” bir ihtiyaç mıdır insan için?
MERAK İLMİN HOCASIDIR !
Dünyaya geldiği andan itibaren insan “öğrenmeye” başlar. Annesinin kokusunu, sesini tanımaya başlar çocuklar. Her gün yeni bir şeyler öğrenerek büyür. Yaşı büyüdükçe “öğrenme biçimi” değişir sadece. Kundaktayken sadece gözlemleyerek öğrenen çocuklar, konuşmaya başlayınca “sorarak” öğrenmeye başlarlar. Okul yıllarıyla birlikte “öğretmenden” öğrenme dönemi başlar.
Okul öncesi yaşlarda çocuğu olan anne-babalar bilirler, bu yaşlarda çocuklar çok soru sorarlar. Bazen o kadar çok soru sorarlar ki cevap vermekten bıkarsınız. Bazen ise sorularını cevaplamakta zorlanırsınız.
Adamın birisi beş yaşındaki oğluyla beraber gezerken, oğlu sorular sormaya başlamış.
Çocuk: Baba bu ağacın yaprakları niçin yeşil ?
Baba: Ben nereden bileyim oğlum ?
Çocuk: Baba yağmurlar nasıl yağıyor ?
Baba: Ben nereden bileyim oğlum ?
Çocuk: Baba bulutlar havada nasıl asılı kalabiliyorlar ?
Baba: Ben nereden bileyim oğlum ?
Çocuk: Baba ! Sana bu kadar çok soru soruyorum diye kızmıyorsun değil mi ?
Baba: Niye kızayım ki oğlum ? Sor ki öğrenesin !
*
Gözlemleyerek ve sorarak öğrenme dönemi olan okul öncesi dönemde en büyük sorumluluk anne-babaya düşmektedir. Anne veya babasının elinde hiç kitap görmeyen bir çocuğa okuma alışkanlığı kazandırmak çok zordur.
Sorularına cevap verilmeden geçiştirilen çocukların merak duygusu öldürülür. Merak ilmin hocasıdır! Merak duygusunu kaybetmiş çocuklar öğrenmekten değil eğlenmekten keyif alırlar.
ZİHİN EGZERSİZİ EKSİKLİĞİ
Okumak mı bir hastalıktır yoksa okumamak mı ?
Son zamanlarda bütün dünyada öldürücü Alzheimer hastalığı artmaktadır. Zihin yeteneklerinin azalması ( bunama ) olan bu hastalık 65 yaşın üstündeki her 100 kişiden 7’sini etkilemektedir. Araştırmalar bu hastalığın yaşlılar arasında yayılmasının gerçek sebebinin, zihin egzersizleri eksikliği olduğunu göstermektedir. Gereğince çalıştırılmayan beyin hücreleri körelerek ölüyor.
Bol bol kitap okumak ve tartışmak (zihin egzersizleri yapmak) zihnen dinç kalmanın önde gelen şartıdır.
BİLGİ, GENÇ TUTAR.
Beyne giren her yeni bilgi insanın DNA’sını değiştirmektedir. Bu işlem ise yokluktan var olmaya doğru gidilen adımlardan başka bir şey değildir.
Yani bilgi beyne geldiğinde gerçek anlamda varlığı yokken, protein sentezi sonucu DNA’yı değiştirip varlığa bürünmektedir.
Beyne giren her yeni bilgi DNA’yı değiştirir. DNA’nın sürekli değişmesi ve biçimlenmesi, insanın dış görüntüsüne de yansımaktadır. Değişik meslek gruplarında çalışan bazı insanların yaşıtlarından 10-15 yaş daha genç görünmesinin nedeni budur.
Dışarıdan sürekli yeni bilgi alındıkça, kesintisiz öğrenme devam ettikçe kişiler genç ve dinç görüneceklerdir.
Evlerinde hiç kitap okumayan anne-babalar çocuklarına ne kadar büyük bir kötülük yaptıklarının farkında mı ?
“Fazla okumayın, kafayı yersiniz.” gibi sözleri dilimize nasıl soktular bilmiyorum. Bunlar birer gizli bubi tuzakları bana göre.
Çocuğunuzu tüm hastalıklardan koruyun. Sadece okuma alışkanlığı bir hastalıksa eğer, mutlaka çocuğunuza bu hastalığın mikrobunu bulaştırın !
Okuma alışkanlığı bir hastalıksa böyle hastalığa can kurban! Bu hastalığı mümkün mertebe çok insana bulaştırın !
Allah size de şifa vermesin !
Beter olun ve yüce dinimizin ilk emrinin neden “Oku!” olduğu konusunda derinlemesine düşünün!
Rabbimiz bizden nasıl “insan” olmamızı istiyor, bizlerse nasıl “insancıklar”ız….