Fotograf çekiminde farklı anlayışlar vardır. Ara Güler gibi birçok ustanın fotograflarındaki detaylar görüldükçe o fotografı kimin çektiği ortaya çıkabiliyor. Fotograf ustaları, çekecekleri her fotografta öncelikli olarak bir insanı olması gereken yerde konuyla bütünleştirip çekim yaparlar. Bir insan, o yoksa gölgesi; onlar da yoksa mutlaka bir canlının çerçeve içinde bulunmasına özen gösterirler. İnsan veya canlı varlık fotografla bütünleşirken aynı zamanda fotografta yer alan nesnelerin(fotografçı deyimiyle lekelerin) büyüklüğünü gözümüzle ölçmemizi sağlar. Biz farkında olmadan fotograftaki tüm lekelerin büyüklüğünü ölçmüş oluruz.
Hitit uygarlığını konu olan çalışmaya katılmıştım. Hattuşa’da kamera ve fotograf çekimleri bitti. Proje sorumlusu arkadaşın rehberliğinde başka bir yere gideceğiz. Servis araçlarına bindiğimizde bir bayanın yeşillikler arasında yöremizin deyimiyle tekercen madımak gibi yüzlerce yıldır sofraların vaz geçilmez yiyeceklerini topluyordu.
Buna benzer fotografı başka yerlerde çekebilirdim. Ancak Hattuşa Surları gibi tarihi bir yerde çekebilmem çok zordu. Servisten inip çekimlere başladım. Sağ olsun hanımefendi bağırıp çağırmadı. Babamızdan başlayıp sülalemin adını saymadı.
Çekimler bittiğinde Yıldız Cıbıroğlu’nun araştırmalarını konu alan makaleleri aklıma geldi. Aklımda kaldığı kadarıyla erkeklerin ve kadınların davranışlarını, nedenlerini tarihsel kökleriyle birlikte değerlendiriyordu. Aradan yüz yılar, bin yıllar geçse de insan davranışları kolay kolay değişmiyordu.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Erkekler alış veriş yaparken alacağı ürünü beğenmişse ödeyeceği parayı uygun görmüşse ürünü alıp çıkar. Ucuz pahalı her neyse alacağı bir ayakkabı ya da bir çift çorap için mağaza mağaza dolaşmaz. Girdiği mağazada onlarca ürünü deneyip ben daha sonra yine gelirim diye çıkıp gitmezler.
Peki, bayanlar neler yapar? Genelde giyim mağazalarında tezgahtar olarak bayanlar çalışır. Gelen bayan müşteriler beş- on liraya satılan bir üründen görebildiği her çeşidini inceler. Tezgahların üstleri birbirinin benzeri ürünlerle dolar. Tezgahtar bayan bir taraftan beğenilmeyen ürünleri yeniden ambalajlarının içine koyup eski raflara yerleştirirken; diğer yandan incelenmesi yapılmamış olanları tezgahın üzerine yığar.
Yıllar öncesinden bir anımı sizlerle paylaşmak isterim: Tanıdığım bir arkadaşın giyim mağazasındayım. Bir taraftan yeni aldığı ürünleri raflarına yerleştirirken diğer taraftan sohbete ara vermiyordu. Neyse tam o sırada iki bayan geldi. Almak istedikleri ürünleri görmek istediler. Gecekondu mahallesi, kadınların çok yoksul oldukları giyimlerinden belli oluyor. Birkaç ürünü seçip uzun süreli incelediler. Hiç birini beğenmediler. Tam çıkmak isterlerken mağaza sahibi kolilerin içinden çıkardığı giyim eşyasını önerdi. Bayanlar bir göz atıp bu ürünlerin modasının geçtiğini söylediler.
Yıldız Cıbıroğlu’nun yorumuna göre insanların mağaralarda yaşadığı dönemlerde aile içinde iş bölümü oluşmaya başlamış. Erkekler genelde denizde yüzen, karada koşan, havada uçanları avlamaya çalışırken bayanlar meyve sebze topluyormuş.
Erkekler zamanla yarışırken, kadınların doğal olarak daha çok zamanları var. Toplayacağı her meyvenin rengini kokusunu, büyüklüğünü tek tek incelemeye zamanları olduğunda daha seçici davranıyorlarmış.
Kadın erkek davranışlarının incelenmesi satırlarını bu anlayışla değerlendirmekte yarar var.