ÇESİAD’ın (Çorum
Eğitimci Sanayici ve İş Adamları Dayanışma Derneği) 27 Kasım 2011 Pazar sabahı
Şişli Belediyesinde yaptığı burs dağıtım toplantısında, İskilip Derneği Başkanı
Şaban Gündüz ile İskilip Kuzören köyünden Osmanlı Arşivi Uzmanı Şakir Duran
yanıma gelerek, Akşemseddin’le ilgili aşağıdaki bilgileri verdiler.
Bugün İskilip Dereseki köyüne bağlı Evlik mezrasında Akşemseddin
dönemine ait bir türbe, cami ve Halvethâne (Çilehâne) varmış. Akşemseddin’in binlerce öğrenci yetiştirdiği
Çilehânesi üzerine bir köylü vatandaş ahır yapmış.
(Genellikle toprakaltında bulunan çilehânelerde öğrenciler
kırk gün, günde bir tas çorba ile yaşayıp dünyevi hırs ve zevklerden arınarak
kalp gözlerinin açılması için çile doldururlarmış.)
İskilip’li Arşivci Şakir Duran, İskilip Derneği Başkanı
Şaban Gündüz ve Sungurlu Arifegazili Köyü Derneği Başkanı Sururi Onan bu konuyu
Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa ve Turizm Bakanlığına resmi yazıyla
iletmişler.
Bana gelerek, “Hocam, bir kez de siz Çorum Haber gazetesinde
konuyu gündeme taşırsanız belki faydalı olur” dediler.
Bir tarihçi olarak hemşehrilerimin bu duyarlılığı beni çok
etkilediği için, konuyu İskilip Kaymakamı Mehmet Yılmaz ve İskilip Belediye
Başkanı Numan Sezer beyin dikkatlerine sunmak istedim.
Şimdi kısaca Fatih Sultan Mehmet’in değerli hocası
Akşemsettin hazretlerini tanıyalım.
Akşemseddin 1389’da Şam’da doğdu. Asıl adı Mehmed Şemseddindir.
1396’da babası Şeyh Şerefüddin Hamza ile Anadolu’ya gelerek
Amasya Kavak’a yerleşti. Yedi yaşında babası Amasya’da vefat etti.
Akşemseddin Amasya ve Osmancık’ta tahsilini tamamladı.
Osmancık medresesinde Müderris (Profesör) oldu.
Daha sonra tasavvuf yoluna girerek Hacı Bayram-ı Velî’ye
intisap etti.
Hacı Bayram-ı Velî’nin 1430 yılında ölümünden sonra, onun
halifesi oldu.
Mutasavvıf ve din âlimlerinden olan Akşemseddin, özellikle
hekimlik alanında derin bir bilgi sahibi idi. Çeşitli hastalıkları tedavi
ediyor, özellikle ruh hastalıklarının tedavisinde başarı gösteriyordu.
Bunun için kendisine Tabîb"ül-ervah, yani ruhların
doktoru deniyordu.
Akşamseddin daha sonra Edirne’ye geçti. Edirne sarayında
bulunan Osmanlı padişahı II. Murad’ın ricası üzerine şehzade Fatih’in hocası
olur, onu eğitir.
Fatih, padişah olunca Akşemseddin’i yanından ayırmaz, onun
en yakın hocası ve danışmanı olarak görevini sürdürür.
İstanbul kuşatmasının ellinci gününde, büyük bir Haçlı
ordusunun Bizans’a yardıma gelmekte olduğu haberi askerin moralini
bozunca, Akşemseddin kürsüye çıkarak,
orduya hitâben ; “Ey asker... Biliniz ki, bu fetih, Cenâb-ı Hak katında size ve
Sultan Mehmet Han’a takdir kılınmıştır. Kim ki bundan şüphe eder, imândan
sapıtmış olur...”
diyerek, orduya moral vermiştir.
Daha sonra, gördüğü bir rüya sonrası Hazret-i Eyyûb’un
kabrini keşfeden Akşemseddin’in mânevi değeri asker nazarında pek büyümüş ve üç
gün sonra da İstanbul fethedilmiştir.
Fetihten sonra İstanbul’da görevinin bittiğine inanan
Akşemseddin, Padişahtan Göynük’e gidip, orada dersleriyle uğraşması için izin
ister. Fatih hocasını bırakmak istemese de, sonunda çare olmadığını görür.
Hocasını Göynük’e uğurlar.
Ömrünün son altı yılını Göynük’te zikir, ibâdet ve fakir
hastaları tedavi ile uğraşarak geçirdi. 1459 yılında Göynük’te vefat etti.
Akşemseddin"in, bugün İstanbul Feyzullah Efendi
Kütüphanesinde bulunan Hayatın Maddesi ve Tıp adında, Türkçe, elyazması iki
büyük cilt eseri vardır. Ayrıca Hall-i Müşkilât ve Makâmât-ı Evliyâ gibi
eserleri bilim dünyasınca tanınmaktadır.