Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) kuruluşu olan DESAM (DES Stratejik Araştırmalar Merkezi) tarafından yapılan araştırma, Türk halkının "Yerli Dizi" hastası olduğunu gözler önüne serdi.

Araştırmaya göre halkın yüzde 39,8’i yerli dizi izlemek için TV karşısına geçiyor. Yüzde 9,1’i haberlere merak salıp TV izlerken, yüzde 7,7’si yarışma, yüzde 7,2’si magazin, yüzde 5,4’ü film, yüzde 5,3’ü spor, yüzde 5,2’si müzik-eğlence, yüzde 4,6’sı ise kadın programları izlemek için televizyon karşısına geçiyor. Araştırmaya göre halkın yüzde 59,3’ü gibi büyük bir kısmı beğendiği dizileri düzenli olarak takip ediyor. Bunların yüzde 38,2’si dizileri konusuna göre, yüzde 22,1’i başrol oyuncusuna göre, yüzde 22,5’i ise yayınlandığı kanala göre seçiyor.

Başka bir araştırma sonuçlarına göre ise çocuklarımız bu dizilerden aşağıdaki kültürel ve sosyolojik davranışları kazanıyorlarmış:

-Eve ayakkabı ile girmeyi öğrenirler.

-Yaşlılara “moruk” diye hitap etmeye başlarlar.

-Karşı cinsle duygusal arkadaşlık etmenin (çok küçük yaşlarda bile) çok doğal bir şey olduğuna inanırlar.

-Kız tavlamanın yolunun lüks arabalarla gezmekten geçtiği bilincine ulaşırlar.

-Makyaj yapmadan dışarı çıkılmayacağını öğrenirler.

-Lüks villalarda oturmanın kariyer için mutlaka gerekli olduğuna inanırlar.

-İçki içmenin çok doğal bir alışkanlık olduğunu anlarlar.

-Zinanın ve aldatmanın çok normal olduğu bir dünyada yaşamayı isterler.

-Arkadaşının arkadaşını (sevgilisi diyemedim) ayartarak elinden kapmanın ayıp değil, beceri işi olduğunu öğrenirler.

-Toplumun kutsal değerlerinin gericilik olduğu kanaatini geliştirirler.

-Suç işleyenlerin cezasının kısasa kısas ilkesiyle hemen verilmesi gerektiğini, bu nedenle de güvenlik güçleri ve yargıya ihtiyaç olmadığı bilincini keşfederler.

-Aşkın ve sevginin gelip geçici bir elektriklenmeden başka bir şey olmadığına, elektrik bitince de ondan vazgeçerek başka elektriklenmelerin araştırılması gerektiğine inanırlar.

-Boşanmanın çok doğal olduğunu, evliliklerin çıkar ilişkisine dayanarak kurulduğunu, çıkarlar çatışınca da hemen boşanmak gerektiğini bilirler.

-Dini vecibelerinin, birisi öldüğünde siyah bir gözlükle mezarlıkta yer almaktan ibaret olduğunun farkına varırlar.

-Aile ziyaretlerinin önemli dizilerin olmadığı akşamlarda yapılması gerektiğini, gidilen evde konuşulan en önemli konunun da gene dizilerdeki gelişmeler olduğunu öğrenirler.

Ne dersiniz? Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştakiler, şimdi nelerle meşgul acaba?

Şimdi de bu araştırmaların sonuçlarını birlikte değerlendirelim:

1. Bu diziler izlendikçe, hiç birimizin “Çocuklarımız bize ve kültürümüze niye bu kadar yabancılaştı?” diye dert yanmaya hakkımız yok.

2. Sadece “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” edebiyatı yaparak milliyetçi olunduğunu zannedenlerin şapkayı önlerine koyup düşünmeleri zamanı geldi de geçti bile.

3. Akşam eşini aldatanların fantezileri ile coşup, ertesi günü “Cumanız mübarek olsun” mesajları göndermenin, milli ve manevi değerleri ağızda sakız etmenin ne kadar tutarlı bir davranış olduğunun sorgulanması gerek.

Kendi tarihiyle ilgili bir satır bile okumadan, tarihin çarpıtıldığı dizileri izleyip tarih uzmanı kesilenlerin ağzının payının verilmesi gerek.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Eğer kendi öncelikleriniz planlarınız arasında yer almazsa, diğer insanların öncelikleri onların yerini alacaktır. ROBİN SHARMA

•Düşen bir çığda, hiç bir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz. OSCAR WİLDE

•Bizi yok edecekler şunlardır: “İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.” İNDİRA GANDİ

•Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akar. ALİ ŞERİATİ

•Hiçbir insan, dünyaya iyi eğitilmiş bir aile kadar önemli bir miras bırakamaz. THOMAS SCOTT