Allah kimselerin başına vermesin.
Hiçbir şeye benzemez, ‘yüreğe yerleşen korku’…
Yer, bitirir insanı, un ufak eder.
Her tıkırtı, her patırtı yatağından fırlatır.
Yatırmaz, uyutmaz, gözü arkada yürütür. Gereksiz, anlamsız ıslıklar çaldırır insana.
‘Deli bakışı’ yerleşir gözlere.
El titrer, ayak titrer, vücut titrer, beyin titrer, düşünceler titrer.
Normal düşünemez insan, normal konuşamaz, normal davranamaz.
Pot üzerine pot kırar.
Dili sürçer, ‘Hak’ım’ diyeceği yerde, başka bir şey söyler.
Yalana ve inkâra başvurur sıkça.
Dün söylediğini, bu gün inkâr eder; bugün savunduğunu yarın reddeder.
Kıldan nem kapar.
Her şeyden alınır, her şeyden gocunur; her sözün, her davranışın altında olmadık şeyler arar.
Vücudun kimyası bozulmuş, korkuların tetiklediği alınganlık, tavan yapmıştır çünkü.
* * *
AKP ve her şeye rağmen (hâlâ) AKP’li kalan yandaşları, aynen bu durumda şimdi.
‘Banka’ deyince, ‘para sayma makinesi’ deyince, ‘kasa’ deyince alınır oldu(lar).
Balkonlardan gösterilen, ‘ayakkabı kutularına’, ‘çikolata kutularına’ saldırır hale geldi(ler).
Atatürk posterlerinin sallanmasına tepki verir oldu(lar).
Niye?
Niye bu alınganlık?
Niye bu öfke?
Niye bu korku?
!!??
Çünkü suçluluk ezikliği, bilinçaltını, habis bir ur gibi sardı sarmaladı.
Çünkü bu ezikliğin telaşının getirdiği korku, lök gibi oturdu yüreklere.
* * *
O nedenle efeleniliyor(!).
O nedenle kostak kostak(!) yürüme görüntüleri sergileniyor.
O nedenle dünyaya kafa tutuluyor(!).
O nedenle insanları kutuplara ayırma pahasına, gerilimli konuşmalar yapılıyor.
Oysa durup, bir düşünse…
“Ben nerde yanlış yaptım?” dese…
“Niye yaptım?”, dese…
“Niye hâlâ yanlışlarımda ısrar ediyorum?” dese…
“Değdi mi ya da değiyor mu çektiğim/çektirdiğim bunca çileye?” dese…
Sorsa, sorgulasa…
Biraz sussa, konuşmasa…
Çok şey durulacak, çok şey çözülecek, çok şey rahatlayacak.
En azından kendi(leri) rahatlayacak.
Deli bakışları gidip, gülen gözler yerleşecek yüzlere…
Huzur gelecek topluma.
* * *
Ama yapmıyor, yapamıyor.
Herkesin kendine göre bir hesabı var AKP’de…
Korkuyor AKP(‘li).
Adaletten korkuyor, hukuktan korkuyor.
Aydınlardan korkuyor.
Gençlerden korkuyor.
Tribünlerden korkuyor.
Kalabalıklardan korkuyor.
Anıtkabir’den korkuyor.
Fenerbahçe’nin kanaryasından, Çarşı’nın kartalından, Twitter’in kuşundan korkuyor.
Demokrasiden, özgürlükten, şeffaflıktan korkuyor.
Televizyonların kayar yazılarından korkuyor.
İletişimden korkuyor.
İnsanların haberleşmesinden korkuyor.
İnternetten, Face’den, Youtube’dan. Twitter’den korkuyor.
Parklardan, meydanlardan korkuyor.
Ağaçlardan, kuşlardan korkuyor.
Özgürlüğü çağrıştıran her şey korkutuyor, ürkütüyor onu (onları).
Kendisini rahatsız eden her şeyi, kontrolü, egemenliği altına almak istiyor(lar).
Oysa şunun farkında değil(ler).
Özgürlük yasaklanamaz ki, kanatlıdır çünkü o.