Akil insanlar korolarının (pardon komisyonlarının) akordu bozuk. 9’ar kişiden oluşan komisyonların her birisi bir bölgeye gönderildi. Ellerine iktidarın barış ve çözümü gösteren bir yol haritası, bir taslak verilmiştir. Gidin bunları anlatın. Kamuoyunu ikna edin. Türünden bir şeyler vardır diye düşünüyorduk ki, Sayın Başbakanımızın Dolmabahçe’de kendilerine söylediklerinden başka hiçbir şey olmadığını anladık. O zaman geriye bir husus kalıyor. Akil insanlar gidecek koro halinde barış ve kardeşlik türküleri söyleyecekler.

İyi de komisyonların elindeki barış ve kardeşlik türküsünün notaları farklı. Hatta aynı komisyonda bile ahenk yok. Herkes parçayı ayrı tondan okuyor. Kısa sürede ortaya çıkan manzara bu.

Ülkedeki akil demeyelim de gerçekten akıllı olan insanlar diyelim. Hep dediler ki, barış ve kardeşliğe kimse karşı değil. 30 yıldır kan akan bir ülkede barış olmasın, kardeşlik olmasın demek en büyük vicdansızlıktır. Nitekim, iktidar tarafından yapılan yaptırılan kamu oyu araştırmaları halkın %50’sinden fazlasının barış sürecinden yana olduğunu ortaya koyuyor. Ana muhalefet CHP’nin kendi yaptırdığı kamuoyu araştırmasında bile CHP seçmeninin neredeyse 3’te ikisi barış sürecinden yana. Ben işi biraz daha ileri götüreyim. Sosyal Bilimci ve akademisyen olarak ben diyorum ki, anketleri iyi okumak lazım. Siz eğer doğrudan “Barış sürecini destekliyor musunuz? Bu süreçten yanamısınız yoksa karşısında mısınız? Derseniz buna kanaatimce öyle halkın %65’i falan değil. Ben iddia ediyorum en az %90-95’i barış sürecinden yanayım der. Aklı başında insan bu ülkede kan akmaya devam etsin demez.

Peki, kavga niye? Kavga, işin tamamen bir siyasi partinin (AKP’nin) tekelinde yürütülmesinden kaynaklanıyor. Ben düşüncemi şöyle formüle ediyorum: Evet, ben bu ülkede kanın durması, barışın ve kardeşliğin kalıcı biçimde tesis edilmesini canı gönülden destekliyorum. Ancak, korkum barış ve kardeşlik tesisi edilirken 80 yıllık Cumhuriyet elden gidiyor kuşkusu, kaygısı ve korkusu taşıyorum.

Sizin akil insanlar dediğiniz ve aynı komisyonda görev alan insanlar bile farklı düşünüyorlar. Tarhan Erdem, bir açıklamasından dolayı Baskın Oran’ı tenkit ediyor. Bazı hususları doğru söyledi ama, bazıları söylenmemeliydi diyor. Geçen günkü yazımda da söyledim. Lale Mansur hanım Kürtlerle Türkleri öyle bir ayrıştırıyor ki, neredeyse zaman Kürtlerin Türklerden intikam alma zamanı gibi lanse ediliyor.

O zaman kimseye bir şey demeye hakkınız yok. Barış sürecini ortaya atıp bizzat yönlendirenler, insanların kafasını karıştırmasın. Bir yandan barış ve kardeşlik nutukları atarken bizzat hükümetin bakanları yok bayrak, yok TC. tartışmalarına neden oluyor. Dolayısıyla insanlar haklı olarak kuşku, kaygı ve korku duyuyor. Öncelikle bunu söyleyenler, söylemlerine dikkat etmelidir diye düşünüyorum.

Madem ki, siz siyasi riski büyük olan böyle bir adım attınız. Bunu daha rasyonel kurallara göre yürütemez miydiniz? Bu ülkenin 550 milletvekili var. Parlamentosu var. İktidar ve muhalefet partileri var. Bu meclis tarihi bir misyon üstlensin. Burada parti çıkarları düşünülmeden ulusal bir politika izlensin. İktidar ve muhalefet kesinlikle biz bu ülkede barış ve kardeşliği tesisi edeceğiz. Onun için gerekiyorsa parti kimliklerimizi ve parti çıkarlarımızı bir yana bıraktık desinler. Herkes çözüm önerisini ortaya koysun. En azından konsensüs sağladığımız konularda birlikte hareket edeceğiz densin. Başarıysa bu Türkiye Cumhuriyeti parlamentosunun olacak, başarısızlık da hepimizin ortak kaderi olacak densin. Biz bu parlamentoyu ne güne seçtik?

Cumhuriyet’in en buhranlı günlerinde çözüm üreten meclis, neden böyle devre dışı tutuluyor? Vatandaş da haklı olarak tepki duyuyor. Bu akordu bozuk korolar mı bu ülkede barışı kardeşliği tesis edecek diyor. Sonuçta süreçten yana olanlar olmayanlar ayrımı ortaya çıkıyor. Ben bu ülkede barış ve kardeşliği istemiyorum diyen kimseye rastlamadım.