Ahmet Arif.

Gerçek adı Ahmet Önal.

Gençlik yıllarımda şiirlerini dilimden düşürmediğim bir ozan O.

2 Haziran, bu büyük ozanın ölüm yıl dönümü idi, atladım.

… …

Umudun, hasretin ozanı O…

Anadolu’nun, kıraç topraklarının ozanı…

O, bütün ömrünü sevgiye adamış bir ozan…

O, onurun, yalınlığın ve derinliğin ozanı…

O, dürüstlüğün, insan sevgisinin, yurt sevgisinin çilesini çekmiş bir ozan…

O, çocuk yaştan itibaren çeşitli bölgelerde yaşamasının bir getirisi olarak Arapça, Zazaca ve Kürtçe dillerine fazlasıyla hakim olduğu için Arap ve de Kürt sanılan; aslında Kerkük asıllı bir Türk….

Bütün bunların ötesinde Türkçeye son derece hâkim; şiirlerinde Türkçeyi çok iyi kullanan bir ozan ve gazeteci…

Bana böylesine büyük bir ozanın tek bir kitabının olması hep şaşırtıcı gelmiştir ama tek bir kitabı var; Hasretinden Parangalar Eskittim.

Ve dahası…

O, (benim de mezunu olmaktan büyük gurur duyduğum) Afyon Lisesi mezunu bir ozan.

Fanatik bir Afyon Lisesi mezunu olarak; Afyon Lisesinde okuduğu yıllar için kullandığı şu sözleri anlatmadan olmaz.

Sekiz kardeşin en küçüğü olan, Diyarbakır doğumlu Ahmet Arif, Afyon Lisesinde geçen öğretim yıllarını şöyle anlatır:

“Babamın memur olması nedeniyle, Diyarbakır’dan sonra Siverek’i gördüm. İlkokulu Siverek’te, ortaokulu Urfa’da, liseyi, yatılı olarak AFYON LİSESİ’nde okudum.

Afyon Lisesi, yaşamımın dönüm noktasıdır. Tüm öğrenim yaşamımda Afyon Lisesi’nin yeri başkadır. Adam gibi adamları, öğretmen gibi öğretmenleri tanıdım bu lisede. Tanıdığım en yetenekli, en yiğit, en mert, en bilgili adamlar bu lisedeydi. 1940’lü yıllardı…

Yaşamı burada gördüm, burada öğrendim. Şiire, her şeyiyle özel bu lisede başladım. İlk şiirim Seçme Şiirler Demeti Dergisi’nde yayımlandı. 10.-TL aldım.”

* * *

Öğrenim yaşamına Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde devam eden Ahmet Arif; siyasi görüşleri nedeniyle iki kez tutuklanınca üniversite yaşamını sonlandırmak zorunda kaldı.

1968 yılında çıkardığı, tek kitabı, Hasretinden Prangalar Eskittim 23 baskı yaptı. Yine aynı adla kendi seslendirdiği şiir kaseti 20 binden fazla sattı.

Çok çile çekti.

Tüm suçu, yaşadığı coğrafyayı ve bu coğrafya üzerinde yaşayan insanları ayrım yapmadan sevmekti.

2 Haziran 1991 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti.

Işıklar içinde uyusun…

… …

Çok zor bir şey yaptım; bu büyük ozanın kitaplara sığmayacak yaşamını köşeme sığdırdım.

Ve Anadolu Sevdalısı Ahmet Arif’in “Anadolu’yum Ben” adlı şiiri…

Bakın Ozan Ahmet Arif nasıl görüyor, nasıl özdeşleştiriyor kendisiyle…

“ Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu’yum ben,
Tanıyor musun?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettin’i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?