Atatürk Orman Çiftliği katledildi…
Ardından ODTÜ’nün oradaki orman yok edildi.
Kısaca, AĞAÇLARI DA VURDULAR!!!
Vurulduklarında ağaçların yanına gittim.
Can çekiştiklerini hissettim.
İçim acıdı.
Ama artık yapacak bir şey yoktu. Hepsi yere serilmiş adeta acı içinde kıvranıyordu. Belki anlatamam ama sanki soluk alıp verişlerini ve nefeslerinin kesildiğini hissettim. Tazecik yaprakları vardı, hala sıcacıktı. Bir dalın yapraklarını avucumun içine aldım. Yumuşacıktı, sulu suluydu. ‘Ölüyorum’ diye haykırıyordu bana sanki, ölüyorum…
Çoğunun üstünde tomurcuklar vardı. Hani işe yarayacağını bilsem tek tek, yeniden ayağa dikecek gücü bile hissettim kendimde.
ODTÜ’de katliam yaşandı. Hesabını veremeyecekleri, tüm sevapları silecek kadar büyük bir katliamdı. Yaş kesen baş keser der ya atalarımız, 1 değil, 5 değil yüzlerce gencecik ve emekle dikilen, en az 20 yıllık fidanlardı. Sanki bir ceset yığınının içinde kalmış gibi hissettim kendimi. Başka nasıl anlatabilirim ki acımı?
Toma’larla geldiler. Oysa çapulcu da değildi tepki gösterenler. İnsanlar elleriyle diktikleri ağaçların cesetlerine bakıp üzülüyorlardı sadece. Seslerini duyurmak istiyorlardı. Hiçbiri provokatör de değildi. Bazıları duran adamdı ama şaşkınlıktan, acıdan, çaresizlikten, aslında donakalan adamlardı. Birinin gözleri doldu ‘çocuğumuz gibi baktık bunlara, çocuklarımızı kestiler’ diyebildi sadece.
O çok kıymetli bildiğimiz begonvil ya da mimoza, orkide, karanfil de değillerdi. Dikendendi yaprakları ama kan kokuyordu artık.
Vuruldular…
Cinayete kurban gittiler.
Bir ayet çınlıyor şimdi kulaklarımda; “Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı o kadar çok övünüyor ki yaptığı bu iki hizmetle…
“Ağaç bahane” diyor.
Bu katliama vesile olanlar; çam ormanlarında gezerken, tatil yaparken, villasında otururken bir daha çam kokusunu ne yüzle çekecektir ciğerlerine.
Yeter artık.
Her Gününüz Güzel Olsun.