Bir bilim adamı kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı tür kuşa rastlar bir araştırmasında... Merakını cezbeder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini…

Bir yanda karga, bir yanda leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar; ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır; leylek dediğinse leyleklerle…

Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki; birlikte kaçar, birlikte uçar bu beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar… O vakit anlar; sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır canlıları birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin “arıza”larını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine...

Hikâyede anlatılan durumu biraz irdelediğimizde biri kurnazlıkları ile diğeri ise gelişi ile baharı müjdeleyen iki hayvanın yan yana gelmesi ve dostluk kurması tabiatın kuralları gereği hepimizi şaşırtabilir.

Ama insan da böyle değil midir?

Kurnazlıkları ve sahtekârlıkları ile bilinen iki kişinin herhangi bir menfaat üzerinde çatışması, kaçınılmaz sonuçlara sebep olabilir. İşini bilen kurnaz bir adamın sıradan birini basit yöntemlerle kandırması kolaydır. Ancak kendisi ile aynı özelliklere sahip, kurnaz, işini bilir ve sahtekâr birini alt etmesi çok daha zordur.

Montaigne, “Dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış, kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır.”der.

Mevlana karşısında duran kişiye ‘‘Sen, bensin. Çünkü sen, ben olmayınca dostluk kurulmaz, özel sırlar paylaşılmaz.’’ demiştir.

Tosltoy ise; “Eşitliği bozacak herhangi bir ayrım yapmaktan çekin. Kardeşinin yardımına koş, kim olursa olsun! …Şefkatli ve nazik ol, bütün yüreklerde iyilik ateşini yak, insanlarla mutluluğunu paylaş, bu temiz zevkini hiçbir zaman kıskançlık bulandırmasın. Düşmanını bağışla, ondan intikam alma. Ona verdiğin tek karşılık iyilik olsun.”diyor.

“Ağaç düşse de yakınına yaslanır.” der eskiler. En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, hikâyemizdeki gibi ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır.

Sıkıntılı günlerde en büyük destekçilerimiz ailemiz ve dostlarımızdır. Gerçek dostu ve ailesi olanlar, yaşadıkları sıkıntılı günlerde büyük zararlar görmezler; çünkü sevdikleri ve sevildikleri kişiler tarafından her daim destek görürler. Bu yüzden güçlü olur, yaşadıkları güçlükleri sevdikleri ile beraber atlatırlar.

Dostlukta bencillik yoktur. İki bedende tek bir ruh olarak yaşamak vardır. Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden kıymetlerimizden biridir.

En güzel günler sizlerin olsun.