1965 Eylül ayında Osmancık Ağızsuyu köyü (Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Lütfü Akça’nın köyü) ilkokul lojmanında rahmetli öğretmen arkadaşım Merdol Çevik ve Bahri Kartal’la beraber Gramofonda Neşe Can’ın söylediği güftesi ve bestesi Kadri Şençalar’a ait şu Hicaz şarkıyı defalarca dinleyerek 5 şişe Votka’yı susuz içmiştik.
Görmedim ömrümün âsude geçen bir demini,
Çekerim hep o siyah gözlerinin matemini,
Hasretinden inlediğim çekti benden elini,
Çekerim hep o siyah gözlerinin matemini…
Sonrasını hatırlamıyorum. Söylenenlere göre, uyanık köy muhtarı bizleri merak ederek okula uğramış. Bakmış ki, üçümüz de perişanız. Bir arabayla bizleri Osmancık’a getirmiş. Merdol hoca hastanede, bizler evlerimizde kendimize gelmişiz.
O tarihten sonra ben, “Her şerde bir hayır vardır.” diyerek içkiye veda etmiştim.
Demek ki, yirmili yaşlarda da gün görmemiştik, aradan geçen elli senede de göremedik, anlaşılan o ki bundan sonra da göremeyeceğiz.
Edgar Allan Poe ; “Sararan çimenlerin yeşilliğini, solan çiçeklerin güzelliğini hiçbir şey geri getiremez fakat her şeye rağmen hayat yaşamaya değer.” der.
Müzikle, şiirle, felsefeyle hem hal olunca bütün olumsuzlukları unutuyor insan.
Böyle zamanlarda müzik, şiir ve şarkılarla hayata tutunmaya çalışıyorum.
Peygamberimiz, “Hikmet, müminin yitik malıdır; onu nerede bulursa alır.” demiş. Bazen bir hikmetli söz, bir şiir, bir müzik, bir fıkra insanın düşünce ufkunu ve hayata bakış açısını değiştiriyor.
Dilerseniz bundan sonra, felsefe diyarından hikmet yurduna bilge ve filozoflar rehberliğinde seyahat edelim.
LAF : Fârâbi’ye, “Lafı uzatanlara ne yapmak lâzım” diye sormuşlar. “Uzun konuşanı kısa dinlemeli” demiş.
ŞİİR : Bir şemsiye tamircisi yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespear’e gönderdiğinde ünlü yazar, “Dostum! Siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.” diye cevap vermiş.
SONSUZ HAYAT : “Yaşlılık yıllarında iken niçin kendinizi bu kadar yoruyorsunuz?” diye soran arkadaşlarına Victor Hugo, “Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.” demiş.
İNSAN : “İnsan kâinata hâkim bir varlıktır” diyen felsefe öğretmenine bir öğrenci,
“ Tansiyonuna hakim olamayan insan kâinata nasıl hakim olur hocam?” demiş.
YOKSULLUK : Bir bilgeye “Yoksulluk kaç gün sürer?” diye sormuşlar. “Kırk gündür” diye cevap vermiş. “Peki” demişler, “Kırk gün sonra ne olur?” , “Alışırsınız” demiş.
GÖRDÜĞÜNÜ BİLMEK, BİLDİĞİNİ GÖRMEK : Ebu Said ile İbn Sinâ bir eve çekilerek üç gün ilmi konuları münakaşa ve müzakere ederler.
Toplantıdan çıkan Ebu Said’e “İbn Sinâ’yı nasıl buldunuz?” diye sorulunca, “Benim keşf ve ilhamla gördüğümü o biliyor.” demiş. Daha sonra aynı soru İbn Sinâ’ya sorulunca, “Benim bildiğimi o görüyor” demiş.
ALLAH KÂİNATIN NERESİNDE : Bir gün İbn Sinâ Ebu Said’e, “ Allah kâinatın neresinde?” diye bir soru sorar. Bu suale Ebu Said, “ Ey İbn Sinâ! Sen hekimsin. Canın vücudun neresinde olduğunu söyle, ben de sana Allah’ın kainâtın neresinde olduğunu söyleyeyim.” diye cevap verir.
Ezelden gelir ebede giderim,
Bir garip yolcuyum kime ne derim?
Zaman ötesine geçer dururum,
Aklımı başımda zor zaptederim… (Mehmet Özata)
Demek ki, hikmet ve felsefe hayatımızın tam ortasındaymış.
Demek ki, hikmet ve felsefe hayatın ta kendisiymiş.